ana renklerin sadece ini ayırdedebilen |
|
|
Sadece saçlarım ucunu kesip düzeltiniz, lütfen. |
- {PHR} trim: Just a trim, please.
|
|
Sadece elde yıkama |
- {PHR} handwash: Handwash only
|
|
Sadece kişisel kullanım için eşyalarım var. |
- {PHR} article: I only have articles for personal use.
|
|
Sadece gerekli olanları yapın. |
- {PHR} essential: Just do the essentials.
|
|
hastalığın sadece kafada olduğuna inanan mezhep |
|
|
Sadece kenarlardan alın. |
- {PHR} edge: Just take some off the edges.
|
|
Sadece nakit |
|
|
sadece |
- {ADV} just, only, simply, merely, exclusively, nothing but, but, nigh but, nothing else, purely, solely
- {PRON} itself
|
|
sadece akıl veren |
|
|
sadece anneden olan akrabalık |
|
|
sadece aptallar |
|
|
sadece babadan olan kan bağı |
|
|
sadece beni ilgilendirir |
- {PHR} bag: that's just my bag
|
|
sadece bu değil |
|
|
sadece eğlenmek için |
|
|
sadece ikimiz |
- {ADV} two: just the two of us
|
|
sadece kendini merkez alan |
|
|
sadece merhabalaşmak |
- {V} nod: be on nodding terms
|
|
sadece sen |
|
|