• sözlük
  • dictionary
  • wörterbuch
  • çeviri
Genel Arama
Çeviri
Eski Arayüz
Web Arama
KELİME
     

Google Translate
KELİME
     
Dil Seçimi
»
|

Osmanlıca » Türkçe Yukarı
AN-KARİB-İZ-ZAMAN Yakın vakitten.

Osmanlıca » Türkçe İlişkili Sonuçlar Yukarı
AN-KARİB Yakından, çok zaman geçmeden.
BAST-I ZAMAN Az zamanda çok uzun bir zaman yaşamış olmak.(Bu hakikata işareten Leyle-i Kadir gibi bir tek gece seksen küsur seneden ibaret olan bin ay hükmünde olduğunu nass-ı Kur'ân gösteriyor. Hem bu hakikata işaret eden ehl-i velâyet ve hakikat beyninde bir düstur-u muhakkak olan "bast-ı zaman" sırrı ile çok seneler hükmünde olan birkaç dakikalık zaman-ı mirac, bu hakikatın vücudunu isbat eder ve bilfiil vukuunu gösteriyor. Mirâcın birkaç saat müddeti, binler seneler hükmünde vüs'atı ve ihâtası ve uzunluğu vardır. Çünkü o mirac yolu ile, beka âlemine girdi, beka âleminin birkaç dakikası, şu dünyanın binler senesini tazammun etmiştir. Hem şu hakikata bina edilen beyn-el evliyâ kesretle vuku bulmuş olan bast-ı zaman hâdiseleridir. Bâzı evliya bir dakikada bir günlük işi görmüş. Bâzıları bir saatte bir sene vazifesini yapmış. Bazıları bir dakikada bir hatme-i Kur'âniyeyi okumuş olduklarını rivâyet edip ihbar ediyorlar. Böyle ehl-i hak ve sıdk, bilerek kizbe elbette tenezzül etmezler. Hem o derece hadsiz ve kesretli bir tevatürle bast-ı zaman hakikatını aynen müşâhede ettikleri medar-ı şüphe olamaz. Şu bast-ı zaman herkesçe musaddak bir nevi rüyada görünüyor. Bazan bir dakikada insanın gördüğü rüyayı, geçirdiği ahvali, konuştuğu sözleri, gördüğü lezzetleri veya çektiği elemleri görmek için yakaza âleminde bir gün, belki günler lâzımdır. L.)
BEDİ-ÜZ ZAMAN (Bak: Bediüzzaman)
BİD'AT-ÜZ ZAMAN Zamanın bid'ası. Yeni çıkan harikulâde şey. Zamanın acib ve garibi.
DEVR-İ ZAMAN (Devr-i felek) Tali, kader. şans.
İBN-ÜZ ZAMAN Zamanın çocuğu. Devrin adamı.
İLCAAT-I ZAMAN Zamanın zorlamaları ve mecburiyetleri. Yaşanılan zaman içinde meydana gelmiş bazı sebeplerin neticesi olarak karşılanan mecburiyetler.
KARİB Çok yakın. Yerce ve mekânca uzak olmayan. * Yakın hısım.
KARİB (KAREB) (C.: Kavarib-Ekrub) Gemi sandalı.
KARİB-ÜL AHD Yakın zamanda.
KUTB-UZ ZAMAN Zamanın en ileri gelen ve en büyük ârif ve mürşidi. (Bak: Aktâb)
MÜRUR-U ZAMAN Zamanın geçmesi. * Bir iş ve dâva hakkındaki belli bir zamanın geçmesiyle o iş ve dâvanın hükümden düşmesi.
SÂHİB-ÜZ ZAMAN Zamânın sahibi. Zamânında İnd-i İlâhide en makbul insan. Müceddid. *Mehdi-i zaman.
SEYL-İ HURUŞÂN-I ZAMAN Zamanın gürültü ve coşkunluklarının seli.
TAYY-I ZAMAN Zamanı ortadan kaldırmak. Çok uzun bir zamanı pek kısa olarak görmek ve yaşamak. Meselâ: Kur'an-ı Kerimde beyan edilen "Ashab-ı Kehf" mağarada 309 sene kaldıkları halde, kendileri yarım gün veya bir gün kadar kaldıklarını söylemişlerdir. (Bak: Bast-ı zaman)
ZAMAN (Bak: Zeman)
ZAMAN Kefil olma, kefillik. Bir şeyin mislini veya değerini vermek üzere zarara karşı kefil olma, garanti.
ZAMAN-I AMEL Üzerine alma. Deruhde etme. İltizam.
ZAMAN-I RÜCU' Huk: Cayma tazminatı. Vadinden dönme tazminatı.
ZARF-I ZAMAN Gr: Zaman gösteren kelime. ("Erken, geç" gibi)