ATEŞ-NÜMÂ |
f. Ateş gösteren. |
|
BAD-NÜMA |
f. Rüzgârın esme istikametini gösteren âlet. * Fırıldak. |
|
BARİK-NÜMA |
f. Işıklı. Parlak. |
|
CİHAN-NÜMA |
f. Dünyayı gösteren harita veya coğrafya. * Çatının üzerinde her tarafa nezareti olan açık taraça. * Meşhur
Türk Âlimi Kâtib Çelebi'nin 1654 (Hicri: 1065) tarihinde çizdiği Asya Kıt'asının haritası. |
|
DUR-NÜMA(Y) |
f. Uzağı gösteren. |
|
GARABET-NÜMA |
f. Yabancılık çeken. Garip, tuhaf. |
|
GÎTÎ-NÜMA |
f. Dünyayı gösteren, cihanı gösteren. |
|
HAYRET-NÜMÂ |
f. Hayret gösteren, hayret veren. |
|
HİKMET-NÜMA |
f. Hikmet gösteren. |
|
KÂR-NÜMA |
f. Menfaat gösteren. * Usta çıkacak olan çırakların, ustalıklarını göstermek için yaptıkları örneklik iş. |
|
RAH-NÜMA |
f. Yol gösteren, kılavuz. (Bak: Rehnüma) |
|
REVNAK-NÜMA |
f. Tâzelik, güzellik ve parlaklık gösteren. |
|
RU-NÜMA |
f. Yüz gösteren, meydana çıkan. * Yüz görümlüğü. |
|
SAVAB-NÜMA |
f. Doğruyu gösteren. |
|
VAHDET-NÜMÂ |
Vahdet gösteren, birlik ifade eden. |
|