Osmanlıca » Türkçe |
Yukarı |
İSLÂM |
(Selâm. dan) İtaat, inkıyad, bir şeye teslimiyet. Din. * Ist: Hz. Muhammed'in (A.S.M.), Allah'ın emriyle
insanlara bildirdiği din. (İslâmlıkta, Allah'a itaat etmek, Peygambere tâbi' olmak ve din namına ne bildirilmişse,
kalb ile dil ile tasdik ve onunla amel etmek şarttır. İslâm'ın beş şartı vardır: Kelime-i şehadet getirmek, namaz
kılmak, zekât vermek, hacca gitmek ve Ramazan-ı şerif orucunu tutmaktır.)(Ulema-i İslâm ortasında, "İslâm"
ve "İman"ın farkları çok medâr-ı bahsolmuş. Bir kısmı, "İkisi birdir", diğer kısmı, "İkisi bir değil, fakat biri birisiz
olmaz" demişler ve bunun gibi çok muhtelif fikirler beyan etmişler. Ben şöyle bir fark anladım ki:İslâmiyet,
iltizamdır. İman, iz'andır. Tabir-i diğerle: İslâmiyet, hakka tarafgirlik ve teslim ve inkıyaddır; iman ise, hakkı
kabul ve tasdiktir. Eskide bazı dinsizleri gördüm ki: Ahkâm-ı Kur'aniyeye şiddetli tarafgirlik gösteriyorlardı.
Demek o dinsiz, bir cihette hakkın iltizamiyle İslâmiyete mazhardı; "dinsiz bir müslüman" denilirdi. Sonra bazı
mü'minleri gördüm ki; ahkâm-ı Kur'aniyeye tarafgirlik göstermiyorlar, iltizam etmiyorlar, "gayr-ı müslim bir
mü'min" tabirine mazhar oluyorlar.Acaba İslâmiyetsiz iman, medar-ı necat olabilir mi?Elcevab: İmansız
İslâmiyet, sebeb-i necat olmadığı gibi; İslâmiyetsiz iman da medar-ı necat olamaz. M.) |
|
|
|
Osmanlıca » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı |
ÂLEM-İ İSLÂM |
İslâm dünyası. İslâm milletleri. (Ey âlem-i İslâm, uyan! Kur'ana sarıl! İslâmiyete maddi ve manevi bütün
varlığınla müteveccih ol! Ve ey Kur'ana bin yıllık tarihinin şehadetiyle hâdim olan ve İslâmiyet nurunun zemin
yüzünde naşiri bulunan yüksek ecdadın evlâdı! Kur'ana yönel ve onu anlamaya, okumaya ve onu
anlatacak, onun bu zamanda bir mu'cize-i manevîsi olan Nur Risalelerini mütalaa etmeğe çalış. Lisanın,
Kur'anın âyetlerini âleme duyururken, hâl ve etvar ve ahlâkın da onun manasını neşretsin; lisan-ı hâlin ile de
Kur'anı oku. O zaman sen dünyanın efendisi, âlemin reisi ve insaniyetin vasıta-i saadeti olursun! Ey asırlardan
beri Kur'anın bayraktarlığı vazifesiyle cihanda en mukaddes ve muhterem bir mevki-i muallâyı ihraz etmiş olan
ecdadın evlâdı ve torunları! Uyanınız, âlem-i İslâmın fecr-i sadıkında gaflette bulunmak, kat'iyyen akıl kârı
değil! Yine âlem-i İslâmın intibahında rehber olmak, arkadaş kardeş olmak için Kur'anın ve İmanın nuruyla
münevver olarak İslâmiyetin terbiyesiyle tekemmül edip hakiki medeniyet-i insaniye ve terakki olan
medeniyet-i İslâmiyyeye sarılmak ve onu, hâl ve harekâtında kendine rehber eylemek lâzımdır. T.H.) |
|
BEYZAT-ÜL İSLAM |
İslâm milleti. * İslâm'ın yayıldığı saha, İslâm ülkesi. * İslâm'ın hakiki merkezi. |
|
DÂR-ÜL İSLÂM |
(Bak: Dârülislâm) |
|
DARÜL İSLAM |
(Dâr-ül İslâm) İslâmiyet merkezi. Müslümanların hâkim olduğu yer. |
|
EHL-İ İSLÂM |
İslâm topluluğu. Müslümanlar. |
|
FETH-İ İSLÂM |
Tuna nehri üzerinde Kladova kasabası yakınlarındaki bir kalenin adı. * İslâmların fethetmesi. |
|
HÜCCET-ÜL İSLÂM |
İslâmın delili, hücceti. (Bak: İmâm-ı Gazâli) |
|
İTTİHAD-I İSLÂM |
İslâm birliği. (Azametli bahtsız bir kıt'anın, şanlı tâli'siz bir devletin, değerli sâhibsiz bir kavmin reçetesi; ittihad-ı
İslâmdır. M.)İttihad-ı İslâmın varlığı ve devamı için:1- İslâm milliyetini esas alıp, menfi unsuriyet fikrini
bırakmak.2- İslâm dünyasındaki dini cemaatler, gayede ve dinî esaslarda ittifak edip teferruat meseleleri
medar-ı niza etmemek.3- İslâm devletleri arasında meşveret-i şer'iyeyi yapmak.Bunlar en ehemmiyetli
sebeplerinden üç tanesidir. |
|
KUBBET-ÜL İSLÂM |
İslâmın kubbesi. * Belh şehrinin başka bir adı. |
|
SÂBIKÎN-I İSLÂM |
En evvel müslüman olan sahabeler. (Bak: Ashab-ı Suffa, Saff-ı evvel) |
|
SADR-I İSLÂM |
Baş vezir, padişahın vekili, başvekil. |
|
ŞER'-İ İSLÂM |
İslâm şeriatı. İslâmî hükümlere, itikadlara tam uygun kanun. |
|
ŞEYH-ÜL İSLAM |
Osmanlı Devleti zamanında din işlerine bakan ve sadrazamdan sonra gelen en yüksek vazifeli şahıs.
Âlimlerin reisi. |
|
|
|