İngilizce » Türkçe |
Yukarı |
bucket |
{'bʌkıt}
- {N} kova, tulumba pistonu
- {V} kovayla taşımak, dörtnala koşturmak, bardaktan boşanırcasına yağmak
|
|
|
bucket |
f. kova ile taşlmak veya çekmek; dörtnala at koşturmak; borsa hisseleri üzerinden vurgun yapmak; süratle hareket etmek veya ettirmek. |
|
bucket |
i.
f. kova, gerdel; tulumba pistonu. bucket seat çanak biçiminde koltuk. bucket shop borsa hisseleri üzerinden vurgun yapan; meyhane gibi yer. kick the bucket (argo) nalları dikmek, ölmek bucketful
i. bir kova dolusu. |
|
bucket |
i. kova. |
|
bucket |
kova |
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı |
I would like a building bucket. |
- {PHR} kova: Oyuncak yapı kovası rica ediyorum.
|
|
kick the bucket |
- {ID} nalları dikmek, ölmek
|
|
bucket shop |
- {N} borsa hisselerinden vurgun yapan salaş yer
|
|
a drop in a bucket |
k. dili devede kulak. |
|
kick the bucket |
argo nalları dikmek, mortoyu çekmek, ölmek. |
|
a drop in a bucket |
* devede kulak. |
|
kick the bucket |
slang
* nalları dikmek, mortoyu çekmek, ölmek. |
|
bucket down |
bardaktan boşanırcasına yağ |
|
bucket seat |
açılır kapanır koltuk |
|
bucket shop |
hisse senetleri işemleri yapan yer |
|
wine bucket |
şarap soğutma kovası |
|
bucket chain dredger |
kovalı tarak |
|
bucket conveyor |
kovalı konveyör |
|
bucket dredger |
kovalı tarak makinesi |
|
bucket elevator |
kepçeli elevatör |
|
bucket excavator |
kepçeli ekskavatör |
|
bucket ladder excavator |
kepçeli tarak ekskavatörü |
|
bucket seat |
çanak koltuk |
|
bucket wheel excavator |
küreme tekerli ekskavatör |
|
chain and bucket |
kovalı zincir |
|
|
|