İngilizce » Türkçe |
Yukarı |
warrant |
{'wɔ:rənt}
- {N} garanti, teminât, vekâletname, yetki belgesi, hak, yetki, ruhsat, izin belgesi, tayin emri, haklı neden
- {V} yetki vermek, mazur göstermek, izin vermek, ruhsat vermek, garanti etmek, temin etmek, kefil olmak
|
|
|
warrant |
i. 1. gerekçe; haklı neden; yetki: The army cited civil unrest as its warrant for declaring martial law. Ordu sıkıyönetime gerekçe olarak toplumdaki huzursuzluğu gösterdi. 2. garanti, garanti belgesi. 3. kefalet.
f. 1. gerektirmek, icap ettirmek. 2. izin vermek, yetki vermek: The law warrants the government´s intervention. Yasa hükümete müdahale yetkisini veriyor. The law doesn´t warrant this. Kanunlar buna izin vermez. 3. mazur göstermek: No excuse can warrant this misbehavior. Hiçbir özür bu kötü davranışı mazur gösteremez. 4. haklı çıkarmak, desteklemek: The evidence does not warrant your claim. Kanıtlar iddianızı desteklemiyor. 5. garanti etmek. 6. k. dili (sözlerle) temin etmek: I warrant she´ll be there tomorrow. Seni temin ederim ki o yarın orada olacak. 7. kefil olmak. |
|
warrant |
f. temin etmek; teminat vermek, garanti etmek; korkusuzca beyan etmek; salahiyet vermek; memur etmek; izin vermek, ruhsat vermek; kefil olmak; hak kazandırmak; her zararını tazmin edeceğine taahhüt etmek. No excuse can warrant this misbehavior. Hiçbir özür bu kötü davranışı mazur gösteremez. Bu kötü davranışa göz yumulamaz. I warrant you. Sizi temin ederim ki. warrantable
s. caiz; garanti edilir. warrantably
z. caiz sayılacak şekilde. |
|
warrant |
i. huk. tevkif müzekkeresi; arama tezkeresi; kefalet, teminat, garanti; ruhsat, yetki, salâhiyet; makbuz; ask. tayin emri. warrant for ones arrest tevkif müzekkeresi. warrant officer gedikli erbaş. |
|
warrant |
war.rant
wôr'ınt
İsim
* gerekçe; haklı neden; yetki:
The army cited civil unrest as its warrant for declaring martial law.
Ordu sıkıyönetime gerekçe olarak toplumdaki huzursuzluğu gösterdi.
* garanti, teminat.
* kefalet.
Fiil
* izin vermek, yetki vermek:
The law warrants the government's intervention.
Yasa hükümete müdahale yetkisini veriyor.
* mazur göstermek:
No excuse can warrant this misbehavior.
Hiçbir özür bu kötü davranışı mazur gösteremez.
* haklı çıkarmak, desteklemek:
The evidence does not warrant your claim.
Kanıtlar iddianızı desteklemiyor.
* gerekli kılmak, gerektirmek.
* ruhsat vermek.
* garanti etmek; temin etmek.
* kefil olmak. |
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı |
warrant of attorney |
- {N} vekâletname, dava vekâletnamesi
|
|
customs warrant |
- {N} gümrük teslim belgesi
|
|
death warrant |
{'deɵ,wɔ:rənt}
- {N} idam hükmü, ölüm fermanı
|
|
dividend warrant |
{'dıvədend,wɔ:rənt}
|
|
search warrant |
{sɜ:rtʃ'wɔ:rənt}
|
|
warrant of apprehension |
|
|
warrant of arrest |
|
|
warrant of attachment |
|
|
warrant officer |
{'wɔ:rənt,ɔ:fısər}
- {N} gedikli erbaş, gedikli subay, güverte subayı
|
|
death warrant |
huk. idam hükmü. |
|
search warrant |
huk. arama emri. |
|
search warrant |
huk. arama emri. |
|
warrant officer |
gedikli subay. |
|
warrant officer |
ask. gedikli subay. |
|
death warrant |
Hukuk
* idam hükmü. |
|
I warrant you .... |
* Sizi temin ederim ki .... |
|
search warrant |
Hukuk
* arama emri. |
|
warrant officer |
military
* gedikli subay. |
|
death warrant |
idam hükmü |
|
search warrant |
arama emri |
|
|
|