Osmanlıca » Türkçe |
Yukarı |
BEKA |
Devamlılık. Evvelki hâl üzere kalma. Dâim ve sâbit olma. * İlm-i Kelâm'da : Varlığının asla sonu olmayan
Cenab-ı Hakk'ın bir sıfatıdır. * Bâki olmak. Ebedîlik.(... Beşer bu asırda harplerin ve fenlerin ve dehşetli
hâdiselerin ikazatıyla uyanmış ve insaniyetin cevherini ve câmi istidâdını hissetmiş. Ve insan, acib cemiyetli
istidâdiyle yalnız bu kısacık, dağdağalı dünya hayatı için yaratılmamış. Belki ebede meb'ustur ki, ebede
uzanan arzular, mahiyetinde var. Ve bu dar, fâni dünya insanın nihayetsiz emel ve arzularına kâfi gelmediğini
herkes bir derece hissetmeğe başlamış. Hattâ insaniyetin bir kuvâsı ve hâdimi olan kuvve-i hayâliyeye
denilse : "Sana dünya saltanatı ile beraber bir milyon sene ömür olacak, fakat sonunda hiç dirilmeyecek bir
sûrette bir idam senin başına gelecek." Elbette hakiki insaniyetini kaybetmiyen ve intibaha gelmiş o insanın
hayâli, sevinç ve beşarete bedel, derinden derine teessüf ve eyvâhlarla saâdet-i ebediyenin bulunmamasına
ağlayacak. H.) |
|
|
|
Osmanlıca » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı |
ARZU-YU BEKA |
Ebedilik arzusu. |
|
BEKA-İ DÜNYEVÎ |
Dünya hayatında devamlılık. Uzun ömür. |
|
BEKA-İ NEV' |
Nev'in devamı. Meselâ: İnsan nev'inin, yani insanların devam edip bitmemesi, çocukların doğması ile olduğu
gibi. |
|
BÎ-BEKA |
Bekasız, devamsız. |
|
DÂR-I BEKA |
f. Âhiret. Bâki olan yer. (Mâdem dünyada hayat var, elbette insanlardan hayatın sırrını anlayanlar ve hayatını
su-i istimâl etmeyenler, Dâr-ı Beka'da ve Cennet-i Bâkiye'de hayat-ı bâkiyeye mazhar olacaklardır. L.) |
|
İRTİHAL-İ DÂR-I BEKÂ |
Dâr-ı bekaya göçme. Ölme. |
|
MA-BEKA |
Arta kalan, bâkiye, geri kalan. |
|
|
|