Osmanlıca » Türkçe |
Yukarı |
KAZA |
Birdenbire olan musibet. Beklenmedik belâ. * Vaktinde kılınmayan namazı sonradan kılmak. * Allah'ın
takdirinin ve emrinin yerine gelmesi. * Hâkimlik, hâkimin hükmü. * İstemeden yapılan zarar. * Hükmeylemek,
hüküm. * Bir şeyi birbirine lâzım kılmak. * Beyan eylemek. * Ahdini yerine getirmek. * Ödemek, edâ etmek. *
İcab. * Ölüm. (L.R.) * Şeriat hâkimi olan Kadı'nın hükümetinin hududu olan memleket. (Yâni, eskiden bir
hâkimin şeriat şeriat namına da'valara baktığı memlekete "kaza merkezi" denirdi.)Fık: İnsanlar arasında vuku
bulan dâva ve muhasamayı şer'î hükümler dairesinde fasletmek, halletmek.(Fetvanın kazadan farkı, mevzuu
âmdır; gayr-i muayyendir, hem mülzim değil. Kaza ise; muayyen ve mülzimdir.) |
|
|
|
Osmanlıca » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı |
ECEL-İ KAZÂ |
(Bak: Ecel-i mübrem.) |
|
EZ KAZA |
f. Kazâ olarak, tevâfuk olarak. Beklenmedik ânda. |
|
HÜKM-İ KAZA |
Allah tarafından evvelce verilmiş olan hüküm. |
|
İMZA-İ KAZA |
Huk: Verilen hükmü infaz edip yerine getirme. |
|
KAZA' |
Çocukların başını traş edip, bazı yerlerinde kısım kısım saç bırakmak. |
|
KAZA-İ HÂCET |
İhtiyacını gidermek. * Büyük abdest bozmak. |
|
KAZA-İ ŞEHVET |
Şehvet ihtiyacını gidermek. Cinsî münasebet (ki, insanlar arasında nikâh olmadıkça haramdır.) |
|
KAZA-ZEDE |
Kazaya uğramış, başına felâket gelmiş. |
|
LEVH-İ KAZÂ VE KADER |
Kader ve kazanın levhası, yani: Olmuş ve olacak her bir şeyin ilm-i İlâhîdeki vücudları; yani, ilmen
mevcudiyyetleri.(Alem-i gaybdan sayılan geçmiş ve gelecek mevcudatın dahi mânen hayatdar bir vücud-u
mânevileri ve ruhlu birer sübut-u ilmîleri vardır ki, levh-i kaza ve kader vasıtası ile o mânevi hayatın eseri,
mukadderât nâmı ile görünür, tezahür eder. L.) |
|
NEVAHİ-İ KAZA |
bir kazâya bağlı olan nahiyeler. |
|
RA'D-I KAZA |
Kaza yıldırımı, kaza şimşeği. |
|
SENG-İ KAZA |
Kaza taşı. Belâ, musibet. |
|
SİHAM-I KAZA |
Kaza okları. * Şâir Nefi'nin eserinin ismidir. |
|
|
|