Osmanlıca » Türkçe  |
Yukarı  |
ASR-I SAÂDET |
Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (A.S.M.) peygamber olarak dünyada bulunduğu devir. (Bu sıdk ve kizb;
küfür ve iman kadar birbirinden uzak. Asr-ı Saadet'te sıdk vâsıtasıyla Muhammed'in (A.S.M.) âlâ-yı illiyyine
çıkması ve o sıdk anahtarıyla hakaik-ı imaniye ve hakaik-ı kâinat hazinesi açılması sırrıyla, içtimaiyat-ı
beşeriye çarşısında sıdk, en revaçlı bir mal ve satın alınacak en kıymetli bir meta' hükmüne geçmiş. Ve kizb
vasıtasıyla Müseylime-i Kezzâbın emsâli, esfel-i sâfiline sukut etmiş. Ve kizb o zamanda küfriyat ve hurafatın
anahtarı olduğunu o inkılâb-ı azîm gösterdiğinden, kâinat çarşısında en fena, en pis bir mal olup; o malı satın
almak değil; herkes nefret etmesi hükmüne geçen kizb ve yalana, elbette o inkılâb-ı azîmin saff-ı evveli olan
ve fıtratlarında en revaçlı ve medâr-ı iftihar şeyleri almak ve en kıymetli ve revaçlı mallara müşteri olmak
fıtratında bulunan Sahabeler; elbette şüphesiz bilerek ellerini yalana uzatmazlar. Kizb ile kendilerini mülevves
etmezler. Müseylime-i Kezzâb'a kendilerini benzetemezler. Belki, bütün kuvvetleriyle ve meyl-i fıtriyeleriyle en
revaçlı mal ve en kıymettar meta' ve hakikatların anahtarı Muhammed'in (A.S.M.) âlâ-yı illiyyîne çıkmasının
basamağı olan sıdk ve doğruluğa müşteri olup, mümkün olduğu kadar sıdktan ayrılmamağa çalıştıklarından,
ilm-i Hadisce ve ulema-i şeriat içinde bir kaide-i mukarrere olan "Sahabeler, daima doğru söylerler. Onlardaki
rivâyet, tezkiyeye muhtaç değil. Peygamberden (A.S.M.) rivayet ettikleri Hadisler bütün sahihtir." diye ehl-i
şeriat ve ehl-i hadisin ittifakına kat'î hüccet bu mezkûr hakikattır. H.) |
|
|
|
Osmanlıca » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı  |
ASTÂNE-İ SAÂDET |
Saadet eşiği. Sultan sarayı, İstanbul. |
|
BÂB-I SAADET |
Saadet kapısı. * Sultanın sarayı. * İstanbul şehri. |
|
DER-SAADET |
f. Saadet kapısı. İstanbul'un eski ismi. |
|
DERBAR-I SAADET-KARAR |
İstanbul. (Osmanlılar devrinde İstanbul hilâfet merkezi olduğu için saadet kapısı diye tavsif edilirdi.) |
|
HIRKA-İ SAADET |
Cenab-ı Peygamber'in (A.S.M.) İstanbul'da Topkapı Sarayı'nda gümüş sandık içinde muhafaza edilen
hırkasıdır. Mısır'ın fethi üzerine Mekke Şerifi tarafından diğer emanat-ı mübareke ile beraber Yavuz Sultan
Selim Han'a hediye edilmiştir. Hırka-i Şerif de denir. (O.T.D.S.) |
|
HIRKA-İ SAADET DAİRESİ |
İstanbul'da Topkapı Sarayı'nda "mukaddes emanetlerin" bulunduğu yer. Burada yüzyıllardan beri, başta
Peygamberimiz Hz.Muhammed'in (A.S.M.) hırkaları olmak üzere İslâmî nitelikte birçok mukaddes eşya
saklanmaktadır. Bu eşya Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim tarafından, Mısır'ın fethinden (1517) sonra
İstanbul'a getirilmiştir. |
|
HÜCRE-İ SAÂDET |
Saâdetli oda. Fahr-i Kâinat Hazret-i Peygamber'in (A.S.M.) odası. |
|
KİMYA-YI SAADET |
Rezaletlerden sakınıp nefsi tehzib ve tezkiye ve faziletleri kazanmak sureti ile nefsi tahliye etmek, süslemek,
tezyin etmek. * İmâm-ı Gazalinin bir eserinin ismi. |
|
SAÂDET |
Mes'ud oluş. Talihi iyi olmak. Mutluluk. Said olmak. Allah'ın rızasına ermiş olmak. Her istediğine kavuşmuş
olmak. |
|
SAÂDET-ÂVER |
Saâdet verici. |
|
SAÂDET-BAHŞ |
f. Saâdet veren, sevindiren, ferahlandıran. |
|
SAÂDET-HAH |
Saâdet isteyen. Saâdet dileyen. |
|
SAÂDET-HANE |
f. Büyük bir kimsenin evi. |
|
SAÂDET-İ DÂREYN |
İki cihan saadeti, dünya ve âhiret saadeti. |
|
SAÂDET-İ EBEDİYE |
Büyük ve ebedî saâdet. Âhiret saâdeti.(Saâdet-i ebediye iki kısımdır. Birinci ve en birinci kısmı: Allah'ın
rızasına, lütfuna, tecellisine, kurbiyetine mazhar olmaktır. İkinci kısmı ise; saâdet-i cismaniyedir. Bunun
esasları; mesken, ekl, nikâh olmak üzere üçtür. Ve bu üç esasın derecelerine göre saâdet-i cismaniye
tebeddül eder. Ve bu kısım saâdeti ikmal ve itmam eden hulud ve devâmdır. Çünkü saâdet devam etmezse,
zıddına inkılab eder.Cennet'te lezzetin devamı mes'elesi ise: Evet, lezzetin hakiki lezzet olması zeval
görmeyip devam etmesindendir. Zira elemin zevali lezzet olduğu gibi, lezzetin zevali de elemdir; hatta
zevalinin tasavvuru bile elemdir. Evet bütün mecazî âşıkların eninleri, bağırıp çağırmaları, bu kısım
elemdendir. Ve bütün divanlarıyla yaptıkları ağlamalar, vaveylâlar hep mahbubların firak ve zevallerinin
tasavvurundan neş'et eden elemdendir. Evet pek çok muvakkat lezzetler var ki, zevâlleri daimi elemleri
intac ettiği gibi, çok elemlerin zevali de leziz lezzetlere bâis olur. Lezzet ve nimet ise, devam etmek şartiyle
lezzet ve nimet sayılabilir. İ.İ.)(...Saâdet-i ebediyyeye muktazi vardır. Ve o saâdeti verecek Fâil-i Zülcelâl de
muktedirdir. Hem harab-ı âlem, mevt-i dünya mümkündür. Hem vâki' olacaktır. Yeniden ihya-yı âlem ve haşir
mümkündür hem vâki' olacaktır. S.)(Dikkat edilse şu kâinatın umumunda bir nizam-ı ekmel, bir intizam-ı kasdî
vardır. Her cihette reşahat-ı ihtiyar ve lemaat-ı kasd görünür. Hattâ her şeyde bir nur-u kasd, her şe'nde bir
ziya-yı irade, her harekette bir lem'a-yı ihtiyar, her terkibde bir şule-i hikmet, semeratının şehadetiyle nazar-ı
dikkate çarpıyor. İşte eğer saâdet-i ebediyye olmazsa, şu esaslı nizam, bir suret-i zaife-i vâhiyeden ibaret
kalır. Yalancı, esassız bir nizam olur. Nizam ve intizamın ruhu olan mâneviyat ve revabıt ve niseb, heba olup
gider. Demek nizamı nizam eden, saâdet-i ebediyedir. Öyle ise, nizam-ı âlem saâdet-i ebediyeye işaret
ediyor... S.) |
|
SAÂDET-İ UZMA |
Büyük saâdet. Âhiret saâdeti, saâdet-i ebediye. |
|
SAÂDET-MEÂB |
f. Saâdet sâhibi. Saâdet bulan. |
|
SAÂDET-MEND |
f. Bahtiyar, mutlu. Saâdet bulmuş olan. |
|
SAÂDET-MENDÎ |
f. Mutluluk, bahtiyarlık. |
|
SAÂDET-RESAN |
f. Saâdete ulaştıran. Saâdet bulan. |
|
|
|