İngilizce » Türkçe  |
İlişkili Sonuçlar  |
Yukarı  |
hem |
{hem}
- {N} kenar kıvrımı, bastırılmış kenar, kenar
- {V} kenarını bastırmak, hımlamak
|
|
|
hem |
i.
f. (med, ming) elbise kenarı, baskı;
f. kıvırıp kenarını bastırmak. hem in, hem about kuşatmak, içine almak. |
|
hem |
ünlem
f. (med, ming) Hım! (bir kimseyi uyarmak için çıkarılan ses; tereddüt veya şüphe belirten ses);
f. böyle bir ses çıkarmak; tereddüt ederek konuşmak. hem and haw mırın kırın etmek, açıkça söylemekten çekinmek. |
|
hem |
hem
hem
İsim
* elbise kenarı, baskı.
Fiil [D] hemmed, hemming
* kıvırıp kenarını bastırmak. |
|
hem |
(med, ming) elbise kenarı, baskı; kıvırıp kenarın |
|
|
Türkçe » İngilizce  |
İlişkili Sonuçlar  |
Yukarı  |
hem |
- {ADV} also, likewise, also: and also
|
|
hem |
1. repeated Both ... and ...: Hem Sabahat, hem Nebahat geldiler. Both Sabahat and Nebahat came. Hem televizyon seyrediyor, hem de mektup yazıyor. He´s watching television and writing a letter at the same time. 2. And furthermore ..., Moreover ..., Indeed ..., Besides ..., ... to boot, And what´s more, ...: Odadan çıktı, hem gülümseyerek çıktı. She went out of the room, and with a smile on her face to boot. Hem seninle ilgisi yok. And what´s more, it has nothing to do with you. Bu hamam sıcak, hem ne sıcak! This bath is hot, and I do mean hot!
hem ağlarım, hem giderim. She is both happy and sad (said of a girl on her wedding day).
hem de nasıl! 1. Very!/Extremely!/And how! (said in reply to a question): Behiye güzel mi? Hem de nasıl! Is Behiye beautiful? Very! 2. You said it!/You can say that again!: Bu bayağı zor bir iş! Hem de nasıl! This is a pretty hard job! You said it!
hem İsa´yı hem de Musa´yı memnun etmek colloq. to try to meet conflicting demands at the same time.
hem kaçar, hem davul çalar. colloq. He seems to shrink from doing it, yet in the end he does it all the same.
hem kel, hem fodul. colloq. Although he makes great claims for himself, he is incompetent.
hem nalına, hem mıhına vurmak to speak in favor of both sides of a matter.
hem suçlu, hem güçlü. colloq. He´s guilty himself, yet he acts innocent and doesn´t hesitate to impugn others.
hem şamdan paklandı, hem pilav yağlandı. colloq. We´ve killed two birds with one stone.
hem ziyaret, hem ticaret. colloq. It´s a combination of business and pleasure. |
|
hem |
* [repeated] Both ... and ...:
Hem Sabahat, hem Nebahat geldiler.
Both Sabahat and Nebahat came.
Hem televizyon seyrediyor, hem de mektup yazıyor.
He's watching television and writing a letter at the same time.
* And furthermore .../Moreover .../Indeed .../Besides .../... to boot/And what's more, ...:
Odadan çıktı, hem gülümseyerek çıktı.
She went out of the room, and with a smile on her face to boot.
Hem seninle ilgisi yok.
And what's more, it has nothing to do with you.
Bu hamam sıcak, hem ne sıcak!
This bath is hot, and I do mean hot! |
|
hem |
also |
|
|
Türkçe » Türkçe  |
İlişkili Sonuçlar  |
Yukarı  |
hem |
Bir kimseyi uyarmak, bir şeyi açiklamak veya anlami güçlendirmek için "özellikle", "zaten", "bir de", "şurasi da
var ki" anlamlarinda kullanilir * Açiklayici nitelikte olan ikinci cümleyi birinciye baglar * Hem ... hem biçiminde
tekrarlanarak görevdeş sözleri, cümleleri eşitlik, pekiştirme, birlikte olma veya karşitlik anlamlariyla baglar |
|
|
İngilizce » İngilizce  |
İlişkili Sonuçlar  |
Yukarı  |
Hem |
Them |
pron. |
Hem |
An onomatopoetic word used as an expression of hesitation, doubt, etc. It is often a sort of voluntary half cough, loud or subdued, and would perhaps be better expressed by hm. |
interj. |
Hem |
An utterance or sound of the voice, hem or hm, often indicative of hesitation or doubt, sometimes used to call attention. |
n. |
Hem |
To make the sound expressed by the word hem; hence, to hesitate in speaking. |
v. i. |
Hem |
The edge or border of a garment or cloth, doubled over and sewed, to strengthen raveling. |
n. |
|
İngilizce » Fransızca  |
İlişkili Sonuçlar  |
Yukarı  |
hem |
{hem}
- {N} ourlet (M), bord (M)
- {V} ourler, ourlet: faire l'ourlet, entourer, hésiter
|
|
|
İngilizce » Rusça  |
İlişkili Sonuçlar  |
Yukarı  |
hem |
{hem}
- {N} подрубочный шов, подрубочный рубец, кайма (F), кромка (F), подшивка (F), выступающее ребро на волюте ионической капители
- {V} подрубать, окаймить, окаймлять, подшивать, подшить, окружать, произносить 'гм', хмыкать, хмыкнуть, покашливать, запинаться
|
|
|
İngilizce » İtalyanca  |
İlişkili Sonuçlar  |
Yukarı  |
hem |
{hem}
- {N} orlo (M), bordo (M), lembo (M)
- {V} orlo: fare un orlo a, orlare, schiarirsi la gola
|
|
|
İngilizce » Arapça  |
İlişkili Sonuçlar  |
Yukarı  |
hem |
{hem}
- {N} تنحنح, حاشية الثوب, حافة, نحنحة, هدب
- {V} تردد فى الكلام, تلعثم, جعل للثوب حاشية, خنصر, خاط الحاشية, طوق
|
|
|
İngilizce » Portekizce  |
İlişkili Sonuçlar  |
Yukarı  |
hem |
{hem}
- {N} bainha (F), orla, borda, margem (F), debrum (M), pigarro (M)
- {V} abainhar, orlar, margear, debruar, pigarrear, gaguejar
|
|
|
Sonuclarinin bu ekranda cikmasini istemediginiz dilleri kaldirabilirsiniz. Bunu yapmak icin Ayarlar bölümümüzü ziyaret ediniz! (Dikkat! Aradığınız kelimenin sonucunu göremeyişiniz o dili devre dışı bıraktığınızdan dolayı olabilir. Tekrar etkinleştirmek için Ayarlar'a gidiniz.)
|