İHLAS |
(Hulus. dan) Kalbini safi etmek. İçten, samimi, riyasız sevgi. İçten gelen sevgi ile doğruluk ve bağlılık. * Sırf
Allah emretmiş olduğu için ibadet etmek. Yapılan ibadet ve işlerde hiçbir karşılık ve menfaati, hakiki ve esas
gaye etmeyerek yalnız ve yalnız Allah rızasını esas maksat ve gaye edinmek. İnsanlara riyakârlıktan,
gösterişten uzak olmak.(Bu dünyada, hususan uhrevî hizmetlerde, en mühim bir esas, en büyük bir kuvvet,
en makbul bir şefaatçi, en metin bir nokta-i istinad, en kısa bir tarik-i hakikat, en makbul bir duâ-yı manevî,
en kerametli bir vesile-i makasıd, en yüksek bir haslet, en sâfi bir ubudiyet ihlastır....Cenab-ı Hakk'ın rızası
ihlas ile kazanılır. Kesret-i etba' ile ve fazla muvaffakiyet ile değildir. Çünkü onlar vazife-i İlâhiyyeye ait olduğu
için istenilmez; belki bazan verilir. Evet, bazan bir tek kelime sebeb-i necat ve medar-ı rıza olur. Kemmiyetin
ehemmiyeti o kadar medar-ı nazar olmamalı. Çünkü, bazan bir tek adamın irşadı, bin adamın irşadı kadar
rıza-yı İlâhîye medar olur. Hem, ihlas ve hakperestlik ise, müslümanların nereden ve kimden olursa olsun,
istifadelerine taraftar olmaktır. Yoksa benden ders alıp sevap kazandırsınlar düşüncesi, nefsin ve enaniyetin
bir hilesidir. L.)(Cay-ı ibret bir hâdise: Bir vakit İmam-ı Ali Radıyallahü Anh, bir kâfiri yere atmış. Kılıncını çekip
keseceği zaman, o kâfir O'na tükürmüş. O kâfiri bırakmış, kesmemiş. O kâfir, O'na demiş ki: "Neden beni
kesmedin?" Dedi: "Seni Allah için kesecektim. Fakat bana tükürdün; hiddete geldim. Nefsimin hissesi
karıştığı için ihlasım zedelendi. Onun için seni kesmedim." O kâfir, O'na dedi: "Beni çabuk kesmen için seni
hiddete getirmekti. Mâdem dininiz bu derece sâfi ve hâlistir; o din haktır." dedi. M.) |
|