kaşık şeklinde balık yemi |
|
|
gümüş kaşık |
|
|
kasık bağı |
- {N} truss, suspensory bandage, suspensory
|
|
kasık biti |
|
|
kasık kemiği |
|
|
kasık kemiğine ait |
|
|
kasık kemikleri |
|
|
kasık kılları |
|
|
Temiz bir kaşık alabilir miyim? |
- {PHR} spoon: Could I have a clean spoon?
|
|
kaşık dolusu |
- {N} spoonful: spoonfuls, spoonful
|
|
kaşık zoka |
|
|
olta ucuna takılan kaşık |
|
|
plastik kaşık |
|
|
tahta kaşık |
|
|
bir kaşık suda boğmak |
* to be ready to kill on the slightest pretext. |
|
kasık bezi |
anatomi
* inguinal gland. |
|
kasık fıtığı |
patoloji
* inguinal hernia. |
|
kaşık atmak |
kaşık atmak/çalmak
* to eat (something) quickly. |
|
kaşık çalmak |
kaşık atmak/çalmak
* to eat (something) quickly. |
|
kaşık kadar |
* emaciated (face). |
|