Ottoman » Turkish |
Top |
ATEŞ-PARE |
f. Ateş parçası. Ateş gibi. * Mc: Çok zeki, çok akıllı. * Durup dinlenmeyen. |
|
|
|
Ottoman » Turkish Indirect results |
Top |
ATEŞ |
f. Odun vs. gibi maddelerin yanmasından hasıl olan hâl. Od, nâr. * Kızgınlık, hararet. * Hiddet, gazab, şiddet.
* Hayvanın çevik, hareketli ve oynak olması. * Yangın. * Gözyaşı. * Hastalık. * Harb, savaş.(Ateş unsuru,
kâinatın bütün kısımlarını istilâ etmiş pek büyük bir unsurdur. Bir damar gibi kâinatın yaratılışından başlayarak
her tarafa dalbudak salıp gelen şu şecere-i nâriyeye nazar-ı hikmetle dikkat edilirse, bu şecerenin başında,
yani sonunda büyük bir meyvenin bulunduğu anlaşılır. Evet, toprağın içinde büyük ve uzun bir damarı gören
adam, o damarın başında kavun gibi bir meyvenin bulunduğunu zannetmesi gibi, âlemin her tarafında
damarları bulunan şu şecere-i nâriyenin de Cehennem gibi bir meyvesinin bulunduğuna bilhads yani sür'at-i
intikal ile hükmedebilir. İ.İ.) |
|
ATEŞ-BÂR |
f. Ateş yağdıran. |
|
ATEŞ-BÂZ |
f. Ateşle oynayan. Hokkabaz. |
|
ATEŞ-BESTE |
f. Hâlis altın, kırmızı altın. |
|
ATEŞ-DÂN |
f. Mangal, ocak. |
|
ATEŞ-DİDE |
f. Ateş görmüş, ateşten geçmiş. * Mc: Büyük ıztırab çekmiş ve tecrübe geçirmiş adam. |
|
ATEŞ-DİL |
f. Sözü dokunaklı olan. * Her gördüğü güzeli seven. * Pek zeki adam. |
|
ATEŞ-EFRÛZ |
f. Ateş yakan, ateş tutuşturan. |
|
ATEŞ-EFŞÂN |
f. Ateş saçan. |
|
ATEŞ-ENGİZ |
f. Dağlama aleti. * Mc: Fesatçı, ifsad yapan. |
|
ATEŞ-FÂM |
f. Ateş renkli, kırmızı. |
|
ATEŞ-GEDE |
f. Mecûsilerin tapındıkları yer. Mecusi mabedi. |
|
ATEŞ-GİRE |
f. Çıra. * Maşa. |
|
ATEŞ-GÛN |
f. Ateş gibi kıpkırmızı. |
|
ATEŞ-HÂR |
f. Keklik. * Merhametsiz, şefkatsiz ve zalim adam. |
|
ATEŞ-HÎZ |
Ateşliyen, ateş veren. |
|
ATEŞ-HİRÂM |
f. Süratle yürüyen, hızlı yürüyen. |
|
ATEŞ-HULK |
f. Sert tabiatlı, huysuz. |
|
ATEŞ-İ ÂB-PERVER |
Mc: Hançer, kama, kılınç. |
|
ATEŞ-İ BAHAR |
Lâle. * Kırmızı renkli gül. |
|
|
|