• sözlük
  • dictionary
  • wörterbuch
  • çeviri
Genel Arama
Çeviri
Eski Arayüz
Web Arama
KELİME
     

Google Translate
KELİME
     
Dil Seçimi
»
|

Osmanlıca » Türkçe Yukarı
CERBEZE-ÂLÛD Cerbezeli. Cerbeze ile olan faaliyet.

Osmanlıca » Türkçe İlişkili Sonuçlar Yukarı
ACZ-ALUD f. Âcizlik, kuvvetsizlik, güçsüzlük.
ALUD (Alude) f. Karışmış, karışık, mülevves. Bulaşmış.
BERF-ÂLUD f. Kar içinde, kara batmış.
BÜKÂ-ÂLÛD f. Ağlatıcı, gözyaşı döktürücü.
CERBEZE Aldatıcı sözlerle kurnazlık etme. Fazla sözlerle aldatıcılık. Haklı ve haksız sözlerle hakikatı gizleme. * Beceriklilik, fetânet ile temyiz ve cesaret-i mutedile ve kuvvet-i idareden ibâret olan sıfat-ı zihniye.(Bu kelime, Arabçada: Hilekârlık, kurnazlık gibi aşağılayıcı bir mânâda kullanıldığı halde; Türkçede: Beceriklilik ve konuşma kabiliyeti gibi medhedilir bir sûrette geçmektedir.)(... Kuvve-i akliyenin tefrit mertebesi, gabâvettir ki, hiç bir şeyden haberi olmaz. İfrat mertebesi, cerbezedir ki; hakkı bâtıl, bâtılı hak suretinde gösterecek kadar aldatıcı bir zekâya malik olur. Vasat mertebesi ise, hikmettir ki hakkı hak bilir, imtisal eder; bâtılı bâtıl bilir, içtinab eder. İ.İ.)(... Cerbeze nedir?C- Müteferrik büyük işlerde, yalnız kusurları görmek cerbezeliktir; aldanır ve aldatır. Cerbezenin şe'ni, bir seyyieyi sümbüllendirerek hasenata galib etmektir...Meselâ: Bir aşiretin herbir ferdi, bir günde attığı balgamı, cerbeze ile vehmen tayy-ı mekân ederek birden bir şahısta o muhassalı temsil edip, başka efradı ona kıyas ederek, o nazar ile baksa...Veyahut bir sene zarfında birisinden gelen rayiha-i keriheyi, cerbeze ile tayy-i zaman ederek, bir dakika-i vâhidede, o şahs-ı hâzırda sudurunu tasavvur etse acaba, evvelki adam ne derece mustakzer; ikinci adam ne derece müteaffin... Hattâ hayal, gözünü kapasa, vehim dahi burnunu tutsa mağaralarından kaçsalar, akıl onları tevbih etmeğe hakkı olmayacaktır.İşte şu cerbezenin tavr-ı acibi; zaman ve mekânda müteferrik şeyleri toplar, bir yapar. O siyah perde ile herşeyi temaşa der. Hakikaten cerbeze, envaiyle garâibin makinesidir.Görülmüyor mu ki, cerbeze-âlûd bir âşıkın nazarında, umum kâinat, birbirine muhabbet ile müncezib, rakkasane hareket edip gülüşüyor... veyahut, çocuğunun vefatıyla matem tutan bir validenin cerbeze-âlûd me'yusiyeti nazarında umum kâinat, hüzün-engizâne ağlaşıyor. Tuluât)
DUD-ALUD f. Dumanlı.
EŞK-ALUD f. Gözü yaşlı.
GAMM-ALUD f. Kederli, gamlı, hüzünlü, kaygı veren.
GARAZ-ALUD f. Garezi, hususi bir maksadı olan.
GERD-ÂLÛD f. Toz toprak içinde.
GİRD-ALUD f. Toz toprak içinde kalmış, toza bulanmış.
GUBAR-ÂLUD f. Tozlanmış, toza bulanmış. tozlu.
HAB-ALUD Uykulu. Uyku karışık.
HIŞM-ÂLUD (Hışm-gîn, Hışmîn, Hışm-nâk) Kızgın, öfkeli.
HUMAR-ÂLUD f. Süzgün ve baygın göz. * Kendinden geçmiş, şaşkın.
HUN-ALUD(E) f. Kana bulanmış.
HÜZN-ALUD f. Kederli. Hüzünlü. Gamlı.
JENG-ÂLUD Paslı.
LÜAB-ÂLUD Salya, tükrük karışık.
MEVT-ALUD f. Ölüm gibi. Ölümlü. Korkunç. Ölü gibi.