Osmanlıca » Türkçe |
Yukarı |
ÂKİBET-BİNÎ |
f. Tedbirlilik, neticeyi önceden görüp düşünme. |
|
|
|
Osmanlıca » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı |
ÂKİBET-BİN |
f. İleri görüşlü. Sonunu evvelden gören. |
|
ÂKİBET-ENDİŞ |
f. Geleceği için endişe eden. İstikbâlini düşünen. Akibetini düşünen. |
|
ÂKİBET-ÜL ÂKİBE |
Akibetin âkibeti. * Neticenin sonu. * Ahiret. |
|
ÂKİBET-ÜL EMR |
Bir işin neticesi, sonu. |
|
BİNÎ |
f. Burun. (İnsan ve deniz için kullanılır.) * Dağ tepesi. * Zirve, uç nokta. * Yayın ele alınan kısmının ucu. *
Görürlük, görmeklik. |
|
ÇEŞM-İ İSTİKBÂL-BİNÎ |
Gelecek zamanı, istikbâli gören göz. Kuvve-i kudsiye ve ferâset ve basiretle ileriyi bilen nazar. |
|
DUR-BİNÎ |
f. İlerisini görürlük, uzağı görmeklik. |
|
HAKK-BÎNÎ |
f. Hakkı görme, hakkı tanıma. |
|
HURDE-BÎNÎ |
Gözle görülmeyecek derecede küçük. Mikroskopik.(Gözle görülmeyen hurdebinî bir hayvanın ne kadar
keskin duyguları var ki, arkadaşının sesini işitir, rızkını görür, gayet hassas ve keskin hisleri vardır. Şu hâl
gösteriyor ki; maddenin küçülüp inceleşmesi nisbetinde âsar-ı hayat tezayüd ediyor, nur-u ruh teşeddüd
ediyor. Güya madde inceleştikçe, bizim maddiyatımızdan uzaklaştıkça ruh âlemine, hayat âlemine, şuur
âlemine yaklaşıyor gibi hararet-i ruh, nur-u hayat daha şiddetli tecelli ediyor. İşte hiç mümkün müdür ki; bu
madde perdesinde bu kadar hayat ve şuur ve ruhun tereşşuhatı bulunsun; o perde altında olan âlem-i bâtın
ziruh ve zişuurlarla dolu olmasın...S.) |
|
HÜSN-Ü ÂKİBET |
İyi netice. |
|
KÂM-BİNÎ |
f. Bahtiyarlık, saadet, mutluluk. |
|
LÂM-UL ÂKIBET |
Neticeyi, âkibeti bildiren lâm. |
|
PERE-İ BİNÎ |
Burun ucu. |
|
|
|