English » Turkish  |
Top  |
vehicle |
{'vi:ıkəl}
- {N} araç, taşıt, vasıta, taşıyıcı
|
|
|
vehicle |
i. vaslta, araç, taşıt; ecza. vasıta, vehikül. vehicular
s. taşıtlara ait; taşıt olarak kullanılan; vasıta olan. |
|
vehicle |
i. araç, taşıt, vasıta. |
|
vehicle |
ve.hi.cle
vi'yıkıl
İsim
* araç, taşıt, vasıta. |
|
vehicle |
vaslta, araç, taşıt; (ecza) vasıta, vehikül. vehic |
|
|
English » Turkish Indirect results |
Top  |
amphibious vehicle |
|
|
motor vehicle |
|
|
Can I see your vehicle registration please? |
- {PHR} ruhsat: Ruhsatınızı görebilir miyim lütfen?
|
|
radio and remote control vehicle |
- {N} araç: radyo ve uzaktan kumandalı araçlar
|
|
space vehicle |
{'speıs,vi:ıkəl}
|
|
tracked vehicle |
|
|
troop-carrying vehicle |
- {N} araç: asker taşıyan araç
|
|
accumulator vehicle |
akülü taşıt |
|
air cushion vehicle |
hava yastıklı taşıt |
|
all terrain vehicle |
arazi vasıtası |
|
amphibian vehicle |
amfibi vasıta |
|
armoured vehicle |
zırhlı araç |
|
articulated vehicle |
mafsallı araç |
|
long vehicle |
1. uzun. uzun vadeli. büyük. uzun zamandır. epeydir. çoktan. uzun zaman. uzun süre. uzunluk. uzun ses. arzu etmek. özlemini çekmek. gözlemek. hasret kalmak. hasret olmak. özlemek. susamak. istemek. can atmak. |
|
throw a vehicle into gear |
arabanın motorunu vitese almak: Throw her into second! İkinciye al! |
|
Vehicle Controls |
Araç Denetimleri |
|
wave s.o./a vehicle down |
el sallayarak birini/bir taşıtı durdurmak. |
|
armored combat vehicle |
zırhlı savaş aracı |
|
military vehicle |
askeri araç |
|
motor vehicle |
motorlu araç |
|
|
|