İngilizce » Türkçe  |
Yukarı  |
dust |
{dʌst}
- {N} toz, toz toprak, çiçek tozu, pudra, kemik kalıntıları, para, mangır
- {V} tozunu almak, silkmek, serpmek, pudralamak
|
|
|
dust |
i. 1. toz. 2. toprak.
f. 1. toz serpmek: dust a cake with sugar keke şeker serpmek. 2. tozunu almak; fırçalamak: She is dusting the furniture. Mobilyanın tozunu alıyor. |
|
dust |
f. toz serpmek; toz almak, fırçalamak, tozunu silkmek; toz haline getirmek; tozlanmak. |
|
dust |
i. toz; toz halinde herhangi bir madde; çiçek tozu; toz bulutu; toprak; çöp, değersiz şey, hiç; küçültücü durum; karışıklık. dust bowl kuraklık yüzünden toz fırtınalarına maruz kalan bölge.dust cover eşyaları tozdan korumak için yapılan kılıf. dust devil bazen kurak bölgelerde görülen küçük toz fırtınası. dust jacket kitabın cildini koruyan ikinci bir kap kitap kabı. dust storm kum fırtınası, toz fırtınası. bite the dust ölmek, özellikle savaşta ölmek; yenilgiye uğramak, başaramamak. Iick the dust ölmek; küçük düşmek. shake the dust from ones feet terk edip gitmek, kararlı olarak ayrılmak. throw dust in ones eyes aldatmak, yanıltmak. |
|
dust |
dust
d^st
İsim
* toz.
* toprak.
Fiil
* toz serpmek:
dust a cake with sugar
keke şeker serpmek.
* tozunu almak; fırçalamak:
She is dusting the furniture.
Mobilyanın tozunu alıyor. |
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı  |
bite the dust |
|
|
cloud of dust |
|
|
Dust Bowl |
{'dʌstbəʋl}
- {N} bölge: kuraklık bölgesi, çöle dönmüş arazi
|
|
whirl up dust |
|
|
dust-cart |
{'dʌstkɑ:rt}
|
|
dust cloth |
|
|
dust-coat |
{'dʌstkəʋt}
|
|
dust cover |
{'dʌst,kʌvər}
- {N} kılıf, kitabın kağıt kabı
|
|
dust jacket |
{'dʌst,dʒækıt}
|
|
dust storm |
{'dʌst,stɔ:rm}
|
|
gather dust |
|
|
gold dust |
{'gəʋld,dʌst}
|
|
dust smb.'s jacket |
- {ID} dövmek, tozunu almak
|
|
lick the dust |
- {V} yerlerde sürünmek, kendini alçaltmak, öldürülmek
|
|
return to dust |
|
|
star dust |
- {N} yıldız tozu, parlak yıldız kümesi
|
|
after the dust has settled |
1. toz dağıldıktan sonra. 2. ortalık sakinleşip herkes kendine geldikten sonra, ortalık yatıştıktan sonra. |
|
airborne dust |
asılı toz |
|
dust cover/jacket |
şömiz, ceket. |
|
Dust has settled on everything. |
Her şey tozlandı. |
|
|
|