İngilizce » Türkçe |
Yukarı |
minute |
{maı'nu:t}
- {A} ufacık, minik, önemsiz, ayrıntılı, dakik
|
|
|
minute |
{'mınıt}
- {N} dakika, an
- {V} tutanak tutmak, zabıt tutmak, saat tutmak
|
|
minute |
s. çok ufak; önemsiz; dakik, çok ince. minutely
z. dikkatle, ihtimamla, inceden inceye. minuteness
i. çok küçük olma. |
|
minute |
i. dakika; geom. bir derecenin altmışta biri, dakika; an, lahza; çoğ. zabıt, zabıtname, rapor, tutanak. minute book zabıt defteri, tutanak. official minute book kararname defteri. minute hand saat yel kovanı, dakikayı gösteren kol. minute mark dakika işareti; derecenin altmışta birini gösteren işaret (). minute steak çabuk pişen ince biftek. minute wheel saat yelkovanını hareket ettiren çark. |
|
minute |
f. not veya zabıt tutmak; saat tutmak. |
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı |
How much per minute? |
- {PHR} dakika: Dakika ücreti ne kadar?
|
|
per minute |
|
|
to the very minute |
- {ADV} dakika: dakikası dakikasına
|
|
minute book |
{'mınıtbʋk}
- {N} zabıt defteri, tutanak
|
|
minute hand |
{'mınıt,hænd}
|
|
revs per minute |
- {N} devir sayısı, devir: dakikadaki devir sayısı
|
|
revolutions per minute |
- {N} devir sayısı, devir: dakikadaki devir sayısı
|
|
up-to-the-minute |
- {A} son haberleri bilen, son gelişmelerden haberdar, son modayı izleyen
|
|
It will be about a ten-minute wait. |
- {PHR} bekleme: On dakika beklemeniz gerekebilir.
|
|
It's about a five-minute walk. |
- {PHR} yürümek: Yürüyerek beş dakika tutar.
|
|
Cheap Time Begin Minute |
İndirimli Tarife Başlangıç Dakikası |
|
Cheap Time End Minute |
İndirimli Tarife Son Dakikası |
|
I´ll come in a minute or two. |
Bir iki dakikaya kadar geleceğim. |
|
minute book |
tutanak defteri. |
|
Minute(s) |
Dakika |
|
official minute book |
kararname defteri. |
|
one hour and one minute |
bir saat ve bir dakika |
|
one minute |
bir dakika |
|
Pages per Minute |
Sayfa/Dakika |
|
Send Time Minute |
Gönderme Dakikası |
|
|
|