reveal |
{rı'vi:l}
- {N} pervaz
- {V} belli etmek, açığa vurmak, gözler önüne sermek, meydana çıkarmak, ifşa etmek, esin vermek, ilham vermek, vahiy etmek
|
|
|
reveal |
f. 1. ortaya/açığa çıkarmak; ortaya koymak, gözler önüne sermek; ele vermek; ifşa etmek, açığa vurmak: reveal one´s plans planlarını açıklamak. reveal corruption yolsuzluğu açığa vurmak. reveal one´s secret sırrını açmak. 2. göstermek: reveal oneself kendini göstermek. 3. ilham yoluyla bildirmek. |
|
reveal |
i. mim. pencere veya kapı çerçevesinden duvarın kenarına kadar olan kısım, açıt yanağı. |
|
reveal |
f. ifşa etmek, açıklamak, açığa vurmak; göstermek; ilham yoluyle bildirmek. revealment
i. açıklama. |
|
reveal |
f. 1. ortaya/açığa çıkarmak; ortaya koymak, gözler önüne sermek; ele vermek; ifşa etmek, açığa vurmak: reveal one´s plans planlarını açıklamak. reveal corruption yolsuzluğu açığa vurmak. reveal one´s secret sırrını açmak. 2. göstermek: reveal oneself kendini göstermek. 3. ilham yoluyla bildirmek. |
|
|