stoop |
{stu:p}
- {N} eğilme, öne eğilme, kambur durma, yırtıcı kuşun avına saldırması, sundurma, kapı önü verandası
- {V} eğilmek, öne doğru eğilmek, kambur durmak, alçalmak, tenezzül etmek, eğmek, hızla alçalıp avına vurmak (şahin vb.)
|
|
|
stoop |
f. 1. (öne) eğilmek; öne eğmek; over -in üstüne eğilmek/abanmak. 2. omuzları çökük/düşük olmak/durmak, hafif kambur olmak: He stoops. Omuzları çökük. 3. to -e tenezzül etmek: I didn´t think she´d stoop to doing that. Onu yapmaya tenezzül edeceğini zannetmezdim.
i. hafif kambur. |
|
stoop |
i. (binanın dışında, birkaç basamakla çıkılan üstü kapalı) sahanlık. |
|
stoop |
f.
i. eğilmek; kamburunu çıkarmak; tenezzül etmek, alçalmak, kendini küçük düşürmek; üstüne atılmak; eğmek;
i. eğilme; kambur duruş; tenezzül, alçalma; üstüne atılma (kuş). |
|
stoop |
i. (A.B.D.) ufak veranda. |
|
|