AKTAB-I EHL-İ BEYT |
Ehl-i Beytten yetişen kutublar. Yâni, büyük mürşidler. |
|
ÂL-İ BEYT |
Hz. Peygamberin (A.S.M.) sülâle-i tahiresinden yetişenler ve sünnet-i seniyyesinin menbaı ve muhafızı ve
bihakkın sünnete ittibâ ve onu idâme ettirenler. Al-i Resul, Al-i Nebi, Al-i Muhammed ve Ehl-i Beyt gibi
tâbirlerle de söylenir. (Eğer denilse: "Neden hilâfet-i İslâmiye, Al-i Beyt-i Nebevide takarrur etmedi? Halbuki
en ziyade lâyık ve müstehak onlardı.Elcevap: Saltanat-ı dünyeviye aldatıcıdır. Al-i Beyt ise, hakaik-ı İslâmiyeyi
ve ahkâm-ı Kur'aniyeyi muhafazaya memur idiler. Hilâfet ve saltanata geçen, ya Nebi gibi mâsum olmalı
veyahut hulefâ-i râşidin ve Ömer İbn-i Abdülaziz-i Emevî ve Mehdi-i Abbasî gibi harikulâde bir zühd-ü kalbi
olmalı ki aldanmasın. Halbuki Mısır'da Âl-i Beyt nâmına teşekkül eden Devlet-i Fatımiye Hilâfeti ve Afrika'da
Muvahhidin Hükümeti ve İran'da Safevîler Devleti gösteriyor ki, saltanat-ı dünyeviye, Âl-i Beyte yaramaz;
vazife-i asliyesi olan hıfz-ı dini ve hizmet-i İslâmiyeti onlara unutturur. Halbuki saltanatı terkettikleri zaman,
parlak ve yüksek bir surette İslâmiyete ve Kur'ana hizmet etmişler. M.)( $âyetinin bir kavle göre mânası:
"Resul-ü Ekrem (A.S.M.) vazife-i Risaletin icrasına mukabil ücret istemez, yalnız Âl-i Beytine meveddeti
istiyor." Eğer denilse: Bu mânaya göre karabet-i nesliye cihetinden gelen bir faide gözetilmiş görünüyor.
Halbuki, ( $ ) sırrına binâen karabet-i nesliye değil, belki kurbiyet-i İlâhiye noktasında vazife-i Risalet cereyan
ediyor? Elcevap: Resul-ü Ekrem (A.S.M.), gayb-âşinâ nazarıyla görmüş ki: Âl-i Beyti, âlem-i İslâm içinde bir
şecere-i nuraniye hükmüne geçecek, âlem-i İslâmın bütün tabakatında kemalât-ı insaniye dersinde rehberlik
ve mürşidlik vazifesini görecek zatlar, ekseriyet-i mutlaka ile Âl-i Beytten çıkacak. Teşehhüddeki ümmetin
"Âl" hakkındaki duası ki: $dir. Makbul olacağını keşfetmiş, yani nasıl ki millet-i İbrahimiyede ekseriyet-i
mutlaka ile nurani rehberler Hz. İbrahimin (A.S.) âlinden, neslinden olan enbiya olduğu gibi; ümmet-i
Muhammediyede de (A.S.M.) vezaif-i azime-i İslâmiyette ve ekser turuk ve mesâlikinde enbiya-i benî İsrâil
gibi, Aktab-ı Âl-i Beyt-i Muhammediyeyi (A.S.M.) görmüş. Onun için ( $ ) demesiyle emrolunarak, Âl-i Beyte
karşı ümmetin meveddetini istemiş. Bu hakikatı te'yid eden diğer rivayetlerde ferman etmiş: "Size iki şey
bırakıyorum, onlara temessük etseniz, necat bulursunuz. Biri: Kitabullah, biri: Âl-i Beytim." Çünkü: Sünnet-i
Seniyyenin menbaı ve muhafızı ve her cihetle iltizam etmesiyle mükellef olan, Âl-i Beyttir. L.) |
|
ÂL-İ BEYT |
(Bak: Âl) |
|
BEYT-İ ATİK |
Kâbe-i Muazzama. (Çok eskiden beri Cenab-ı Hak tarafından her türlü tehlikelerden korunduğu ve
kurtarıldığı ve hiçbir kimsenin ona mâlik olmayıp aslının hür olduğundan kinaye olarak bu isim verilmiştir.) |
|
BEYT-İ MA'MÛR |
İ'mar edilmiş ev. * Kâbe'nin bir ismi. |
|
BEYT-İ MURASSA' |
Edb: Mısrâların ikisi de kafiyeli olan beyit. |
|
BEYT-ÜL ANKEBÛT |
Örümcek yuvası. * Mc: Derme çatma yapılmış ev. * Dayanıksız ve kuvvetsiz şey.(İnkılâb-ı siyasî cihetiyle
dininden havf eden adamın dinde hissesi; beyt-ül ankebût gibi zayıf düşmüş cehalettir, onu korkutur...
Takliddir, onu telâşa düşürttürür. Zira itimad-ı nefsin fıkdanı ve aczin vücudu cihetiyle, saadetini yalnız
hükümetin cebinden zannettiğinden; kalbini, aklını da hükümetin kesesinden tahayyül eder, korkar. M.N.) |
|
BEYT-ÜL ARUS |
Gelin odası. |
|
BEYT-ÜL GAZEL |
Edb: Gazelin en güzel olan beyti. |
|
BEYT-ÜL HARAM |
(Beyt-ül Haram) Kâbe-i Muazzama'nın etrafının bir ismi. Kâfirlerin yaklaşmaları men' edildiği, onlara haram
olduğu için bu isimle alınır. (Bak: Kâbe) |
|
BEYT-ÜL KASİD |
Edb: Kasidenin seçilmiş en güzel beyti. |
|
BEYT-ÜL MAKDİS |
Mukaddes ev. Beyt-ül Mukaddes de denir. Çok eskiden Peygamberlerin inşâ ettikleri kudsî mâbet. Bir ismi
de Mescid-ül Aksâdır. * İnsanın, Cenab-ı Hak'tan başka kimse ile tatmin olmayan kalbine de aynı isim verilir. |
|
BEYT-ÜZ ZİFÂF |
Gelin odası. * Edb: Aynı vezinde iki mısra'dan ibâret söz. |
|
EHL-İ BEYT |
Ev ehli, evdeki çoluk çocuk. Daha ziyade Hz. Peygamberimizin (A.S.M.) evine mensub olanlar bu isimle
anılırlar. (Bak: Âl-i Abâ) |
|
EİMME-İ EHL-İ BEYT |
Ehl-i Beyt'ten yetişen, saltanata bilfiil girmeyen ve karışmayan en salâhiyetli, mânevi nüfuz ve ilim ve riyaset
sahibi imamlar. |
|
HUBB-U EHL-İ BEYT |
f. Ehl-i Beyt'e olan sevgi ve bağlılık. Hz. Peygamber'in (A.S.M.) neslinden gelenleri, onun izinden gidenleri ve
onun yolunda sâdık olup sebat edenleri sevmek. |
|
İHTİMAM-I BEYT |
Evi süpürme, temizleme. |
|
SÂHİB-ÜL BEYT |
Ev sâhibi. |
|
SÂHİBET-ÜL BEYT |
Ev sâhibesi. * Kadın ev sâhibi. |
|
SÂLÂR-I BEYT-ÜL HARAM |
Beyt-ül Haram'ın reisi ve başkumandanı olan Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm. |
|