Osmanlıca » Türkçe  |
Yukarı  |
MEYDAN |
Arsa. * Geniş yer. * Etrafı çevrilmiş, üstü açık geniş yer. |
|
|
|
Osmanlıca » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı  |
HODRİ MEYDAN |
"Kendine güvenen meydana çıksın!" mânâsında meydan okuma, kafa tutma. |
|
MEYDAN DAYAĞI |
Eskiden askeri mekteblerle kışlalarda tatbik edilen cezalardan biridir. Meydanda tatbik edildiği için bu adı
almıştır. Arkadaşını yaralamak, hoca ve zâbitine hakarette bulunmak gibi büyük kabahatlerden dolayı verilen
bu dayak cezası, saf saf dizilen bütün talebelerin; asker ise kışladaki askerlerin huzurunda atılırdı. Cezaya
çarpılacak talebe yahut asker, meydana getirilerek cezayı icab ettiren kabahatle meydan dayağının tatbiki
için verilen karar okunduktan sonra serilen bir battaniye üzerine yüzükoyun yatırılır, başının ucuna ve
ayaklarının üstüne kuvvetli birer hademe yahut asker oturtulur, okulun inzibât subayı, asker ise bölüğün
subaylarından biri ince kızılcık sopasıyla kaba etlerine vururdu.Bu gibi cezalar, herkes ibret alıp bu suçlar
işlenmemesi için herkesin gözü önünde icra edilirdi. |
|
MEYDAN-I HARB |
Savaş meydanı, muhârebe alanı, harp meydanı. |
|
MEYDAN-I HAŞİR |
Haşir meydanı. Haşrin yeri.(Sual: Meydan-ı Haşir nerededir?Elcevab: $ Hâlik-ı Hakîm'in herşeyde gösterdiği
hikmet-i âliye, hatta tek küçük bir şey'e, çok büyük hikmetleri takmasiyle tasrih derecesinde işaret ediyor ki:
Küre-i Arz; serseriyane, bâd-ı heva azim bir dâireyi çizmiyor.. belki mühim bir şey etrafında dönüyor ve
meydan-ı ekberin daire-i muhitasını çiziyor, gösteriyor. Ve bir meşher-i azimin etrafında gezip, mahsulât-ı
mâneviyesini ona devrediyor ki, ileride o meşherde, enzar-ı nâs önünde gösterilecektir. Demek, yirmibeş bin
seneye karib bir daire-i muhitanın içinde, rivayete binaen Şâm-ı Şerif kıt'ası bir çekirdek hükmünde olarak o
daireyi dolduracak, bir meydan-ı haşir bastedilecektir. Küre-i Arzın bütün mânevi mahsulâtı, şimdilik perde-i
gayb altında olan o meydanın defterlerine ve elvahlarına gönderiliyor ve ileride meydan açıldığı vakit,
sekenesini de yine o meydana dökecek; o mânevi mahsulâtları da, gaibden şehadete geçecektir. Evet
Küre-i Arz; bir tarla, bir çeşme, bir ölçek hükmünde olarak o meydan-ı ekberi dolduracak kadar mahsulât
vermiş ve onu istiab edecek mahlukat ondan akmış ve onu imlâ edecek masnuat ondan çıkmış. Demek
Küre-i Arz bir çekirdek ve meydan-ı haşir, içindekilerle beraber bir ağaçtır, bir sünbüldür ve bir mahzendir.
Evet, nasılki nurani bir nokta, sür'at-i hareketiyle nurani bir hat olur veya bir daire olur. Öyle de: Küre-i Arz;
sür'atli, hikmetli hareketiyle bir daire-i vücudun temessülüne ve o daire-i vücud mahsulâtiyle beraber, bir
meydan-ı haşr-i ekberin teşekkülüne medardır. $ M.) |
|
MEYDAN-I İMTİHAN-I İNS Ü CÂN |
İnsan ve cinlerin imtihan meydanı, yani dünya. |
|
MEYDAN-I MAHŞER |
Mahşer meydanı. |
|
|
|