AFTAB-PEREST |
f. Nilüfer çiçeği. * Güneşe tapan kimse. * Ayçiçeği. |
|
ATEŞ-PEREST |
Ateşe tapan. Mecusi, müşrik. |
|
BAKAR-PEREST |
f. Öküzü mâbut yapan. Öküz ve emsalini put yapıp ona ibâdet eden sapkınlar. Ehl-i dalâlet. |
|
BALİN-PEREST |
Hizmetçi, hâdim, hademe. * Tenbel, uykucu. |
|
BUY-PEREST |
f. Av köpeği. |
|
HAK-PEREST |
f. Doğruluktan ayrılmayan, doğruluğu ciddi ve samimi seven. Hakka iman eden ve hak üzere âmil
olan.(Fenn-i âdâb ve ilm-i münazaranın üleması mabeynindeki hakperestlik ve insaf düsturu olan şu: "Eğer
bir mes'elenin münazarasında kendi sözünün haklı çıktığına taraftar olup ve kendi haklı çıktığına sevinse; ve
hasmının haksız ve yanlış olduğuna memnun olsa, insafsızdır." Hem zarar eder. Çünki: Haklı çıktığı vakit o
münazarada bilmediği bir şeyi öğrenmiyor; belki gurur ihtimali ile zarar edebilir. Eğer hak hasmının elinde
çıksa; zararsız, bilmediği bir mes'eleyi öğrenip, menfaattar olur; nefsin gururundan kurtulur. Demek insaflı
hakperest, hakkın hatırı için nefsin hatırını kırıyor. Hasmının elinde hakkı görse, yine rıza ile kabul edip,
taraftar çıkar; memnun olur. L.) |
|
HAKİKAT-PEREST |
f. Hakkı ve hakikatı seven, hakikata inanan. Dürüst, hakikat âşığı. |
|
HAYAL-PEREST |
f. Hayalî şeylerle çok uğraşan. Çok hayal kuran. Dalgın. Olmayacak şeylerle avunan. |
|
MEY-PEREST |
(C: Meyperestân) f. Devamlı şarap içen. |
|
NEFAİS-PEREST |
f. Nefis şeyleri beğenenen, güzel şeyleri seven. |
|
NEFİS-PEREST |
Şeriat kanunlarına aykırı olarak, ahlâk kaidesini tanımadan nefsinin isteklerine uyan. Nefsine taparcasına
düşkün olan. |
|
NÜCUM-PEREST |
f. Yıldıza tapanlar. |
|
PEREST |
(C.: Perestân) f. Tapan, tapınan, taparcasına seven. |
|
PUT-PEREST |
f. Allah'tan başka şeyleri ilâh kabul eden, puta inanıp ona ibâdet eden. Puta tapan. (Bak:Büt-Perest) |
|
SANEM |
Kâfirlerin, önünde ibadet ettikleri heykel, put. * Mc: Çok güzel olan. * Putperestlerin İlâhı. |
|
SANEM-HANE |
f. Tapınak, puthane. |
|
ŞEHVET-PEREST |
f. Şehvetine çok düşkün. Nefsi arzularının esiri olan. |
|
ZÂHİR-PEREST |
f. Bir şeyin iç yüzüne, hakikatına kıymet vermeyip görünüşüne kıymet veren. Dış yüzüne ehemmiyet veren.
İç yüzüne aldırış etmeyip, hakikatını bilemeyen. |
|