• sözlük
  • dictionary
  • wörterbuch
  • çeviri
Genel Arama
Çeviri
Eski Arayüz
Web Arama
KELİME
     
Google Translate
KELİME
     
Dil Seçimi
»
|
Türkçe » İngilizce İlişkili Sonuçlar Yukarı
belâ
  • {A} darned
  • {N} trouble, misfortune, calamity, affliction, bore, curse, damnation, evil, ill, nuisance, pest, plague, rock, scourge, tribulation
bela calamity, misfortune, evil, trouble.

bela aramak to look for trouble.

belaya bak ki the trouble is that.

belayı berzah great calamity.

belasını bulmak to get into trouble; to get one´s deserts.

belaya çatmak/düşmek/girmek/uğramak to run into trouble.

belasını çekmek /ın/ to suffer (for some deed).

bela çıkarmak to make trouble, cause a row.

bela geliyorum demez. proverb Misfortune comes without warning.

belalar mübareği the last straw.

bela okumak to curse.

belayı satın almak to invite trouble.

belayı savmak to drive trouble away, escape from trouble.

belaya sokmak /ı/ to make trouble for, get (someone) into trouble.
bela * calamity, misfortune, evil, trouble.
bela calamity
bela predicament

Türkçe » Fransızca İlişkili Sonuçlar Yukarı
bela catastrophe [la]

Türkçe » Almanca İlişkili Sonuçlar Yukarı
bela
  • {N} Heimsuchung (F), Missgeschick (N), Unheil (N)
bela Mißgeschick [das], Unheil [das]
bela e Plage, s Unglück, s Unheil, s Ubel, s Verhängnis.
belâ Unheil n
bela Übel n

Türkçe » Rusça İlişkili Sonuçlar Yukarı
bela
  • {N} беда (F), бедствие (N), несчастье (N), лихо (N), напасть (F), горе (N), бич (M)

Türkçe » İspanyolca İlişkili Sonuçlar Yukarı
bela tormenta /f/

Türkçe » İtalyanca İlişkili Sonuçlar Yukarı
bela disgrazia, guaio

Türkçe » Yunanca İlişkili Sonuçlar Yukarı
bela μπελάς, πρόβλημα.
Yunanca Sözlük'e katkılarından dolayı TÜM YAZILIM'a teşekkür ederiz.

Osmanlıca » Türkçe İlişkili Sonuçlar Yukarı
BELA Evet. (Nefiyden sonra isbat için söylenir.) Meselâ: Kur'ân-ı Kerim'de mezkûr; Cenab-ı Hakkın ruhlara karşı, "Ben Azîmüşşan sizin rabbiniz değil miyim?" diye sorduğunda, ruhlar $ Yâni: "Evet sen bizim Rabbimizsin" dediler. (Bak: Bezm-i Elest) * Farsçada "Belî" diye söylenir.
BELÂ (c.: Belâyâ) Afet. Sıkıntı. Tasa, kaygı. Musibet. Mücazat. İmtihan. Dâhiye. * Yaramaz nesne. (Bak: Sadaka)(Ey insan! Mâdem canavar sûretinde bir hayvan, insanların hânesine misafir geldiği vakit berekete medar oluyor; öyle ise, mahlukatın en mükerremi olan insan; ve insanların en mükemmeli olan ehl-i iman; ve ehl-i imanın en ziyade hürmet ve merhamete şâyan aceze, alil ihtiyareler; ve alil ihtiyarların içinde şefkat ve hizmet ve muhabbete en ziyâde lâyık ve müstahak bulunan akrabalar; ve akrabaların içinde dahi en hakiki dost ve en sadık muhib olan peder ve valide, ihtiyarlık hâlinde bir hanede bulunsa, ne derece vesile-i bereket ve vasıta-i rahmet ve $ sırriyle yâni: "Beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasa idi belâlar sel gibi üstünüze dökülecekti." ne derece sebeb-i def'-i musibet olduklarını sen kıyas eyle. M.)

Sonuclarinin bu ekranda cikmasini istemediginiz dilleri kaldirabilirsiniz. Bunu yapmak icin Ayarlar bölümümüzü ziyaret ediniz! (Dikkat! Aradığınız kelimenin sonucunu göremeyişiniz o dili devre dışı bıraktığınızdan dolayı olabilir. Tekrar etkinleştirmek için Ayarlar'a gidiniz.)