Türkçe » İngilizce  |
İlişkili Sonuçlar  |
Yukarı  |
| miras |
- {A} inherited
- {N} inheritance, heritage, legacy, bequest, estate, heirdom, heirship
|
|
|
|
| miras |
inheritance, estate, bequest, legacy; heritage.
__ bırakmak /a/ to leave (someone) an inheritance; /ı, a/ to bequeath (something) to (someone).
__tan ıskat disinheritance.
__ kalmak /a/ for an inheritance to be left to (someone).
__a konmak to inherit a fortune.
__ yemek 1. to receive a large inheritance. 2. to squander one´s inheritance. |
|
| miras |
* inheritance, estate, bequest, legacy; heritage. |
|
| miras |
bequest |
|
| miras |
heritage |
|
|
Türkçe » Almanca  |
İlişkili Sonuçlar  |
Yukarı  |
| miras |
- {N} Erbe (N), Erbgut (N), Erbschaft (F), Hinterlassenschaft (F)
|
|
| miras |
Erbe [das], Erbschaft [die], Hinterlassenschaft [die], Nachlaß [der] |
|
| miras |
s Erbe, e Erbshaft. |
|
| miras |
Erbe |
n m |
| miras |
Erbschaft |
f |
|
Türkçe » Türkçe  |
İlişkili Sonuçlar  |
Yukarı  |
| miras |
Birine, ölen bir yakınından kalan mal mülk, para veya servet, kalıt * Kalıtım yoluyla gelen herhangi bir özellik * Bir
neslin kendinden sonra gelen nesle biraktigi şey |
|
|
Osmanlıca » Türkçe  |
İlişkili Sonuçlar  |
Yukarı  |
| MİRAS |
Ölen kimseden akrabalarına ve yakınlarına kalmış olan mal, mülk.( $ olan hükm-ü Kur'anî, mahz-ı adâlet
olduğu gibi, ayn-ı merhamettir. Evet adâlettir. Çünki; ekseriyet-i mutlaka itibariyle bir erkek, bir kadın alır,
nafakasını taahhüt eder. Bir kadın ise, bir kocaya gider, nafakasını ona yükler; irsiyetteki noksanını telâfi
eder. Hem merhamettir, çünki: O zaife kız, pederinden şefkate ve kardeşinden merhamete çok muhtaçtır.
Hükm-ü Kur'ana göre o kız, pederinden endişesiz bir şefkat görür. Pederi ona, "Benim servetimin yarısını,
ellerin ve yabanilerin ellerine geçmesine sebeb olacak zararlı bir çocuk" nazariyle endişe edip bakmaz. O
şefkate, endişe ve hiddet karışmaz. Hem kardeşinden rekabetsiz, hasedsiz bir merhamet ve himayet görür.
Kardeşi ona, "hânedanımızın yarısını bozacak ve malımızın mühim bir kısmını ellerin eline verecek bir rakib"
nazariyle bakmaz; o merhamete ve himayete bir kin, bir iğbirar katmaz. Şu halde o fıtraten nazik, nâzenin ve
hilkaten zaife ve nahife kız, sûreten, az bir şey kaybeder; fakat ona bedel akaribin şefkatinden,
merhametinden, tükenmez bir servet kazanır. Yoksa rahmet-i Hak'tan ziyade ona merhamet edeceğiz diye
hakkından fazla ona hak vermek, ona merhamet değil, şedit bir zulümdür. Belki zaman-ı câhiliyette gayret-i
vahşiyaneye binaen kızlarını sağ olarak defnetmek gibi gaddarâne bir zulmü andıracak şu zamanın hırs-ı
vahşiyanesi, merhametsiz bir şenâate yol açmak ihtimali vardır. M.) |
|
|
Sonuclarinin bu ekranda cikmasini istemediginiz dilleri kaldirabilirsiniz. Bunu yapmak icin Ayarlar bölümümüzü ziyaret ediniz! (Dikkat! Aradığınız kelimenin sonucunu göremeyişiniz o dili devre dışı bıraktığınızdan dolayı olabilir. Tekrar etkinleştirmek için Ayarlar'a gidiniz.)
|