faire |
/fer / v yapmak; meydana getirmek; yaratmak; doğurmak; düzeltmek, düzenlemek, temizlemek; ... gibi yapmak; taklit etmek; etmek; olmak, uymak * nm yapma; üslup, tarz avoir fort à faire birçok zorluklarla karşılaşmak c'en est fait olan oldu; oldu bitti cela ne fait rien zararı yok faire accueil à karşılamak faire afront à küçük düşürmek faire allusion à ima etmek faire appel à başvurmak faire confiance à güvenmek faire de barbe sakal tıraşı olmak faire de son mieux elinden geleni esirgememek faire don bağışta bulunmak faire du bien iyilik etmek faire du mal kötülük etmek faire envie kıskandırmak faire faire yaptırmak faire feu ateş etmek faire front à karşi koymak, direnmek faire insulte à hakaret etmek faire la cuisine yemek pişirmek faire la grimace à surat asmak faire la lessive çamaşır yıkamak faire la monnaie para bozmak faire la queue kuyruğa girmek faire pitié acındırmak faire place à yer vermek faire ses frais masrafını çıkarmak faire sort chemin ilerlemek, erişmek il fait beau hava güzel ne fait que d'arriver daha şimdi geldi ne pas s'en faire aldırmamak, üzülmemekk s'en faire kon. tedirgin olmak; kederlenmek se faire olmak se faire à -e alışmak se faire prêtre düzelmek, daha iyi olmak se faire vieux yaşlanmak, ihtiyarlamak |
|
part |
/par / nf pay; parça, bölüm à part ayrıca c'est de la part qui? (telefonda) kimsiniz?, kiminle görüşüyorum? autre part başka yerde d'autre part öte yandan, bundan başka de la part de -in adına, tarafından de part et d'autre her iki yandan de toutes parts her yandan faire part bildirmek, haber vermek mettre qch à part ayrı tutmak, bir yana bırakmak nuelle part hiçbir yere, hiçbir yerde pour ma part bana gelince, bana kalırsa prendre part à qch katılmak, iştirak etmek quelque part bir yerde, bir yere; /par / prép -den başka; /par / adj özel prendre qch en bonne part iyiye almak prendre qch en mauvaise part kötüye almak |
|
quote-part |
/kotpar / nf pay |
|
savoir-faire |
/savuarfer / nm beceriklilik |
|
à part |
ayrıca |
|
apprendre à sa mère à faire des enfants |
tereciye tere satmak |
|
autre part |
başka yere, başka yerde |
|
avoir de la peine à faire |
mekte güçlük çekmek |
|
avoir fort à faire |
birçok zorluklarla karşılaşmak |
|
avoir l'art de faire |
yapma yeteneği olmak |
|
avoir l'art de faire qch |
(bir işte) usta olmak |
|
avoir la permission de faire |
meye izini olmak |
|
avoir la possibilité de faire |
cek durumda olmak, -mek olanağı olmak |
|
avoir lieu de faire |
mekte haklı olmak |
|
bonne à tout faire |
her işe bakan hizmetçi |
|
chercher à faire |
yapmaya çalışmak |
|
consister en/dans/à faire |
e dayanmak; ibaret olmak |
|
autre part |
başka yere, başka yerde |
|
de la part de |
in adına, tarafından |
|
de part et d'autre |
her iki yandan |
|
|