İngilizce » Türkçe  |
Yukarı  |
blaze |
{bleız}
- {N} alev, ateş, yangın, pırıltı, ışıltı, öfkelenme, köpürme, atın alnındaki beyazlık, yol bulmak için ağaçlara kazınan işaret
- {V} alev alev yanmak, tutuşmak, parlamak, ışımak, yıldızı parlamak, ağaçlara işaret koymak
|
|
|
blaze |
i.
f. büyük alev, ateş; parlaklık, aydınlık; alevlenme; atın alnındaki beyaz işaret, akıtma; yolun kolayca bulunması için ağaçların gövdelerine kazılan işaret; çoğ, (argo) cehennem;
f. alevlendirmek; saçmak (ışık); ilân etmek; ağaçların gövdesine işaret koymak suretiyle yol göstermek.blaze away ateş etmeye devam etmek; herhangi bir işi hararetle devam ettirmek. Go to blazes! Cehenneme git ! Defol ! |
|
blaze |
i. 1. alevler: the blaze of the fire yangının alevleri. 2. yangın; yanan şey. 3. parlaklık. 4. öfkeli parlama. 5. atın alnındaki beyaz leke.
f. 1. alev alev yanmak. 2. parlamak. 3. öfkeyle parlamak. |
|
blaze |
blaze
bleyz
İsim
* alevler:
the blaze of the fire
yangının alevleri.
* yangın; yanan şey.
* parlaklık.
* öfkeli parlama.
* atın alnındaki beyaz leke.
Fiil
* alev alev yanmak.
* parlamak.
* öfkeyle parlamak. |
|
blaze |
büyük alev, ateş; parlaklık, aydınlık; alevlenme; |
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı  |
blaze abroad |
|
|
blaze away |
|
|
blaze out |
- {V} alevlenmek, yeniden alevlenmek
|
|
blaze up |
- {V} alevlenmek, yeniden alevlenmek
|
|
blaze with anger |
|
|
blaze the trail |
- {V} yol açmak, öncülük etmek
|
|
blaze a trail |
1. (yol olmayan bir yerde) yol yapmak. 2. çığır açmak. |
|
blaze a trail |
1. çığır açmak. 2. ağaçların gövdelerinde çentikler açarak yeni bir yolun geçiş yerini işaretlemek. |
|
blaze away at |
1. -i ateşe tutmak, -e ateş etmek. 2. -i hararetle yapmak. |
|
blaze up |
birden parlamak. |
|
blaze a trail |
* çığır açmak.
* ağaçların gövdelerinde çentikler açarak yeni bir yolun geçiş yerini işaretlemek. |
|
blaze away at |
* -i ateşe tutmak, -e ateş etmek.
* -i hararetle yapmak. |
|
blaze up |
* birden parlamak. |
|
blaze up |
alevlen |
|
blaze abroad |
ilan etmek |
|
blaze away |
sürekli ateş etmek |
|
blaze out |
alevlenmek, yeniden alevlenmek |
f. |
blaze the trail |
yol açmak, öncülük etmek |
f. |
blaze up |
alevlenmek, yeniden alevlenmek |
|
blaze with anger |
sinirinden kudurmak |
f. |
|
|