İngilizce » Türkçe  |
Yukarı  |
| easy |
{'i:zı}
- {A} basit, kolay, zahmetsiz, rahat, dertsiz, huzurlu, zevkli, uysal, serbest, doğal
|
|
|
|
| easy |
s. kolay, rahat. |
|
| easy |
z. k. dili kolayca, rahatça. |
|
| Easy |
Kolay |
|
| easy |
eas.y
i'zi
Sıfat
* kolay, rahat. |
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı  |
| easy of access |
|
|
| easy chair |
{'i:zıtʃeər}
|
|
| easy of digestion |
|
|
| Do you have easy games for children? |
- {PHR} basit: Çocuklar için basit oyunlarınız var mı?
|
|
| It's very easy. |
|
|
| make easy |
|
|
| easy job |
|
|
| an easy lay |
- {N} kolay erkek, kolay kız
|
|
| easy money |
|
|
| as easy as shelling peas |
|
|
| as easy as pie |
- {ID} çocuk oyuncağı, kolay: çok kolay
|
|
| within easy reach |
- {ADV} kolay ulaşılır yerde
|
|
| I would like to buy an easy reading in English. |
- {PHR} okuma: İngilizce bir kolay okuma satın almak istiyorum.
|
|
| stand easy |
- {V} rahat vaziyetinde durmak
|
|
| easy as winking |
- {ID} çok basit, kolay: çok kolay, kolayca
|
|
| as easy as pie |
çok kolay. |
|
| easy (1) |
s. kolay, rahat; asude, sakin; yumuşak, uysal; hafif, yavaş, ağır .easy chair koltuk. easy mark (k.dili) kolayca aldatılabilen kimse.easy money kolay kazanılıp kolay sarf olunan para.easy of access kolay görüşülebilir, yanına yaklaşılabilir. in easy circumstances, on easy street hali vakti yerinde, varlıklı, müreffeh . |
|
| easy (2) |
z. (k.dili) kolayca, rahatça. Take it easy Yavaş yavaş Kendini yorma. Kolayına bak .işi hafiften al Kızma. |
|
| Easy Access |
Kolay Erişim |
|
| easy chair |
rahat koltuk. |
|
|
|