| for | 
								  {fɔ:r}
 - {CONJ} dolayı, nedeniyle, çünkü, zira
 - {PREP} için, göre, amacıyla, doğru, uygun, yönünde, yarayan, karşı, dolayı, sebebiyle
 
  | 
								 | 
							 
							
								| 
 | 
							 
							
								| for | 
								edat  1. için, -e.  2. uğruna.  3. şerefine.  4. -den dolayı.  5. -e karşı.
   bağ. çünkü, zira. | 
								 | 
							 
							
								| for | 
								kıs. foreign, forestry. | 
								 | 
							 
							
								| for | 
								edat bağlaç için, -e; uğruna; şerefine;  -den dolayı sebebi ile, cihetten; -e mukabil,  karşı; uygun; yerine; hususunda, dair; göre; baglaç çünkü, zira. for all I know bildiğime  göre. for all that herşeye rağmen. forall  the world ne pahasına olursa olsun, dünyada; tıpkı, aynen. for cash peşin para ile. for good bütün bütün, temelli olarak. for  life hayat boyunca. for many miles around  bütün civarda. for months aylardan beri;  aylarca. for my part kendi hesabıma, bana  kalırsa. for my sake hatırım için. for once  bir kerecik, bir defacık. for reform yenilik  taraftarı, devrimci. for sale satılık. for the  life of me başım hakkı için, vallahi. for the  second time ikinci defa olarak. as for me  bana gelince. be tried for his life idam  talebiyle yargılanmak. care for bakmak, meşgul olmak; sevmek; arzu etmek. For shame !  Ne ayıp! fit for nothing hiç bir işe yaramaz,  beş para etmez. go for almaya gitmek; (k).dili  kabul etmek, istemek. go for a walk yürüyüşe çıkmak. Go for it! Saldır ! Davran!  hard up for money para sıkıntısında. He  was hanged for a pirate. Korsan diye asıldı.  I for one do not believe it. Kendi hesabıma ben inanmıyorum. If it werent for you...  Siz olmasaydınız... Is he the man for  the job? O bu işin adamı mı? It is for you  to make the move. Bu işe siz önayak olmalısınız. işe girişmek size düşer. Its time  for school. Okul zamanı geldi. Iast for  many hours saatlerce sürmek. He has left  for India. Hindistana hareket etti. Iong for  hasretini çekmek, özlemek, çok istemek, canı  çekmek. mistaken for him ona benzetilmiş.  not long for this world ölumü yakın,  (colloq). suyu kaynamış. notorious for -e  adı çıkmış, ile meşhur. Now we are in  for it. Çattık belâya ! Oh, for wings ! Keşke  kanatlarım olsaydı! pay for ödemek. ready  for dinner yemeğe hazır. shift for oneself  kendini geçindinmek. So much for that.  Bu hususta şimdilik bu kadar yeter. take  him for a robber onu hırsız sanmak.  Things look bad for you. işleriniz kötü görünüyor. a belt for ten liras on liralık kemer. time for work işe uygun zaman.  use a book for a desk sıra yerine kitap kullanmak. too beautiful for words sözle  tarif edilemeyecek kadar güzel. tooth for  tooth dişe diş. tremble for üzerine titremek.  walk for two miles iki mil yürümek. What  for? Niçin? Neden? word for word harfiyen, kelimesi kelimesine. | 
								 | 
							 
							
								| FOR | 
								İÇİN | 
								 | 
							 
				  |