 İngilizce » Türkçe  |
Yukarı  |
| gun |
 {gʌn}
- {N} silâh, top, tüfek, tabanca, pompa, silâhlı kimse, avcı
- {V} ateş etmek, vurmak, avlamak, tam gaz vermek (otomobil)
|
|
|
|
| gun |
(i.), (f.) (ned, ning) top, tüfek; tabanca, revolver; kurşun ve gülle atan her çeşit silâh; selamlamada top atışı; (f.) tüfekle avlamak, tüfekle ateş etmek; ABD, (argo.) gazlamak. gun barrel tüfek namlusu. gun carriage top kundağı ve arabası. gun dog av köpeği. gun flint tüfek çakmaktaşı. gun for (argo.) öIdürmek niyetiyle birini avlamak; takdirini kazanmak veya anlaşmak için arayıp bulmak. gun metal top madeni; top madenine benzer maden karışımı. gun metal (s.) top madeni renginde. gun moll ABD, (argo.) gangsterin kız arkadaşı; kadın hırsız. a big gun (argo.) yüksek mevki sahibi adam, kodaman. give it the gun argo hızını ar tırmak. go great guns (argo.) becerikli iş yapmak. grease gun yağ tabancası. ma chine gun makinalı tüfek. son of a gun (k.dili.) alçak adam. spike ones guns bir kimsenin kuvvetini kesmek, yenmek. spray gun serpme tabancası. stick to one,s guns davasından vazgeçmemek, ayak diremek. |
|
| gun |
gun
g^n
İsim
* ateşli silah; top; tüfek; tabanca.
Fiil
* (motoru) birdenbire tam gazla çalıştırmak; (arabayı) birdenbire tam gaz sürmek. |
|
| gun |
(ned, ning) top, tüfek; tabanca, revolver; kurşun |
|
| gun |
v.ateş et:n.silah |
|
|
| Türkçe » İngilizce |
Yukarı |
| gün |
|
|
| gün |
|
şiir |
| gün |
1. day.
2. daytime, day.
3. sun.
4. daylight, sunlight.
5. day, time.
6. day, days, time, times, period.
7. happy days, better times, days of happiness.
8. special day, feast day.
9. a woman´s at-home day.
10. date (a given point of time).
günlerce for days.
günün adamı
1. man of the hour, man of the day.
2. a man for all seasons.
gün ağarmak for day to dawn, for dawn to break.
gün ağarması daybreak, dawn.
gün almak /dan/
1. to get an appointment (from).
2. to have passed (a certain age) by (a specified number of days).
gün atlamamak not to miss out a day.
gün batması sunset, sundown.
günün birinde
1. one day, some day.
2. once, at one time in the past.
günlerden bir gün once upon a time.
gün bugün. colloq. Now is the time.
gün doğmadan neler doğar. proverb A lot can happen between now and then.
gün doğmak
1. for the sun to rise, for day to dawn.
2. /a/ (for someone) to have an unexpected opportunity or stroke of fortune.
gününü doldurmak
1. to complete a period of time.
2. fin. to fall due, mature.
gün durumu astr. solstice.
günleri gece olmak /ın/ to fall on evil days, meet with misfortune.
günü geçmek /ın/ (for a woman´s period) to be late.
gün gibi açık/aşikâr altogether clear, very clear, manifest.
gün görmek to see happy days.
gününü görmek
1. to come to a bad end; to suffer for one´s errors.
2. /ın/ to see (one´s grown-up offspring) living a happy life.
3. to menstruate, have one´s period.
gün görmemek to know nothing but unhappiness.
gün görmez
1. (place) which doesn´t get any sunlight, sunless.
2. (someone) who never gets out in the sun.
gün görmüş
1. (someone) who has seen better days.
2. experienced.
gününü görürsün! I´ll show you!/You´ll get what´s coming to you!/You´ll get your just deserts!
gün göstermek /a/ to make (someone) live happily.
gününü göstermek /a/ to show, punish (used as a threat).
günden güne/
gün günden from day to day, gradually.
günü gününe
1. day by day.
2. to the very day.
gününü gün etmek to be really enjoying oneself, be having a real good time, be having a hell of a good time.
günü gününe uymamak to be capricious, be fickle.
gün ışığına çıkmak to come to light; to become clear.
gün kavuşmak/inmek for the sun to set/go down, for night to fall.
gün koymak /a/ to put aside a day, assign some time (for).
gün ola harman ola. colloq. One day its time will come.
günleri sayılı olmak to be near death.
gününü/
günlerini saymak to be waiting for death.
gün sürmek to live prosperously.
gün tutulmak for the sun to be eclipsed.
gün tutulması astr. solar eclipse.
gün tün eşitliği astr. equinox.
gün yapmak (for women) to be at home to guests.
günü yetmek
1. (for something) to fall due, be due.
2. (for one´s last hour) to be at hand.
3. (for a woman) to fill up her term of pregnancy. |
|
| gün |
* day.
* daytime, day.
* sun.
* daylight, sunlight.
* day, time.
* day, days, time, times, period.
* happy days, better times, days of happiness.
* special day, feast day.
* a woman's at-home day.
* date (a given point of time). |
|
| gün |
day |
|
|
|
Ayarlar
İngilizce Türkçe Çeviri