• sözlük
  • dictionary
  • wörterbuch
  • çeviri
Genel Arama
Çeviri
Eski Arayüz
Web Arama
KELİME
     

Google Translate
KELİME
     
Dil Seçimi
»
|

İngilizce » Türkçe Yukarı
lead Dinle! {led}
  • {A} kurşundan yapılmış
  • {N} kurşun, iskandil, kurşun levha
lead Dinle! {li:d}
  • {N} rehberlik, öncülük, önderlik, önde olma, ilk oynama hakkı (iskambil), örnek, kılavuz, kablo
  • {V} başında olmak, yol göstermek, öncülük etmek, önde gitmek, önderlik etmek, yönetmek, yönlendirmek, etkilemek, başı olmak, sürdürmek, sürmek, açmak (kartlarını), götürmek
lead (i.), (f.) kurşun; (matb.) satırlar arasını açmak için kullanılan ince kurşun cetvel, anterlin; iskandil; kalem kurşunu, grafit; saçma; (f.) kurşunla doldurmak veya kaplamak; (matb.) satır aralarını anterlin ile açmak; çanak çömleği kurşun sır ile kaplamak; pencere camlarını kurşunla tutturmak; kurşunla tıkamak (tüfek); iskandil etmek. lead acetate kurşun asetat. lead color kurşun rengi, kurşuni. leadfree (s.) kurşunsuz (benzin). lead line (den.) iskandil savlosu. lead pencil kurşunkalem. lead poisoning kurşun zehirlenmesi. lead sulphide (kim.) kurşun sülfürü. black lead kalem kurşunu. heave the lead iskandil etmek. red lead sülüğen tozu. white lead üstübeç.
lead (f.) (led) yol göstermek, rehberlik etmek, götürmek, yedeğinde götürmek; elinden tutup götürmek; idare etmek, başkanlık etmek; başına geçip yol göstermek; başında olmak; tesir etmek, cezbetmek, çekmek; başlatmak; başlamak; gitmek, varmak; başta gelmek; netice vermek. lead a happy life mesut bir hayat sürmek. lead aside bir yana çekmek. lead astray yoldan çıkarmak; bozmak, baştan çıkarmak, ayartmak. lead away alıp götürmek, uzağa götürmek. lead by the nose burnuna kancayı takmak; bir kimseyi istediği şekilde idare etmek. lead in prayer başkalarının düşüncelerini dua sözleri ile belirtmek, bir heyet huzurunda yüksek sesle dua etmek. lead off başlamak, başa geçmek. lead on götürmek, teşvik etmek. lead one a dance kişisel çıkarı için zorluk çıkarmak. lead out dışarı çıkarmak. lead the way rehberlik etmek. lead up to götürmek; bir bahse yol açmak; sonuçlanmak.
lead (i.) rehberlik, kılavuzluk, önde bulunma; önde gelme, ileride bulunma; oyunda başlama hakkı; buzlu sularda gemi için açık yol; kaya çatlakları içinde toplanmış maden cevheri; tiyatroda baş rol veya bu rolü oynayan kimse; (elek.) bağlama teli; (müz.) grupla söylenen şarkıda baş ses; makalenin ilk cümleleri; briç oyununda ilk konan kağıt veya ilk oynayacak olan kimse. have a big lead çok önde olmak, uzun mesafe almış olmak. follow the lead of one birinin ardından gitmek. take the lead başa geçmek; rehber olmak.

İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar Yukarı
lead to the altar
  • {V} evlenmek, dünya evine girmek
lead smb. a dance
  • {ID} başına iş açmak, üzmek, eziyet etmek, hayatı zehir etmek
lead smb. a dog's life
  • {ID} hayatını mahvetmek, hayatı zindan etmek
dog lead {'dɒgli:d}
  • {N} tasma kayışı
lead a double life
  • {V} bilinenden ayrı bambaşka bir hayat sürmek
lead a hand-to-mouth existence
  • {V} kıt kanaat geçinmek
give smb. a lead
  • {V} yol göstermek, yol açmak
give the lead
  • {V} örnek olmak
take the lead
  • {V} önayak olmak
lead a happy life
  • {V} mutlu bir hayat sürmek
lead a life
  • {V} hayat sürmek
lead astray
  • {V} azdırmak, baştan çıkarmak, bozmak, ayartmak
lead at cards
  • {V} kartlarını açmak
lead away
  • {V} alıp götürmek, başlatmak, saptırmak
lead away from
  • {V} sapmak, ayrılmak
lead content
  • {N} kurşun oranı
lead-in Dinle! {'li:dın}
  • {N} besleme, anten giriş teli, giriş, programı açış sözleri, tanıtma
lead off
  • {V} başlatmak, yol göstermek
lead-off {'li:d,ɒf}
  • {N} başlangıç
lead on
  • {V} önde gitmek, götürmek, ayartmak, kandırmak