all day long |
|
|
as long as |
- {CONJ} sürece, şartıyla, yeter ki
|
|
long before |
- {ADV} çok önceden, uzun zaman önce
|
|
before long |
|
|
long-distance call |
- {N} arama: ülkelerarası arama, konuşma: şehirlerarası konuşma
|
|
How long does it take to make a connection? |
- {PHR} aktarma: Aktarma yapmam ne kadar sürer?
|
|
daddy long legs |
{'dædı'lɔ:ŋ,legz}
- {N} tipula sineği, çayır örümceği
|
|
day-long |
{'deılɒŋ}
- {A} gün boyu süren
- {ADV} gün boyu, bütün gün
|
|
How long will it be delayed? |
- {PHR} gecikme: Gecikme ne kadar sürecek?
|
|
How long will it take to go downtown? |
- {PHR} şehir: Şehir merkezine gitmek ne kadar sürer?
|
|
term of endearment |
|
|
ere long |
{eər'lɔ:ŋ}
- {ADV} çok geçmeden, neredeyse, yakında, birazdan
|
|
grow one's hair long |
|
|
half term |
{,hæf'tɜ:rm}
|
|
have a good long talk |
|
|
Hilary term |
- {N} yıl: adli yıl, yarıyıl, sömestr, üniversite deversi
|
|
a long way to hoe |
|
|
how long |
|
|
How long will they keep? |
- {PHR} dayanmak: Ne kadar dayanırlar?
|
|
long lasting |
{,lɔ:ŋ'læstıŋ}
|
|