İngilizce » Türkçe |
Yukarı |
pour |
{pɔ:r}
- {N} akma, dökülme, akış, yağma, şiddetli yağmur
- {V} dökmek, akıtmak, boşaltmak, yağdırmak, akmak, yağmak, üşüşmek, yığılmak, dökülmek (kalıba)
|
|
|
pour |
f.
i. dökmek, akıtmak, boşaltmak; bardaktan boşanırcasına yağmak; dokülmek, akmak; çay servisi yapmak;
i. dökülen miktar; akma, yağma; şiddetli yağmur. It never rains hut it pours. Hepsi bir arada gelir (bazen iyilikler bazen de aksilikler). pour cold water on pişmiş aşa soğuk su katmak. pour oil on troubled waters heyecanı yatıştırmak. |
|
pour |
f. 1. dökmek, akıtmak; dökülmek, akmak. 2. bardaktan boşanırcasına yağmak. |
|
pour |
pour
pôr
Fiil
* dökmek, akıtmak; dökülmek, akmak.
* bardaktan boşanırcasına yağmak. |
|
pour |
dökmek, akıtmak, boşaltmak; bardaktan boşanırcasın |
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı |
pour down the drain |
- {ID} boşa harcamak, çarçur etmek
|
|
pour oil on the flames |
- {ID} yangına körükle gitmek, ortalığı kızıştırmak
|
|
pour forth |
- {V} dökülmek, taşmak, yağdırmak, küfür yağdırmak
|
|
pour from |
|
|
pour in |
- {V} içine boşaltmak, içine dökmek
|
|
pour into |
- {V} içine boşaltmak, içine dökmek
|
|
pour it on |
- {ID} göklere çıkarmak, hızlandırmak
|
|
pour itself |
|
|
pour off |
- {V} bir kaptan diğerine boşaltmak, başka kaba boşaltmak, dökerken taşırmak
|
|
pour on |
- {V} üstüne dökmek, üstüne boşaltmak
|
|
pour on the speed |
- {ID} gaza basmak, hızlandırmak
|
|
pour out |
- {V} dökmek, dökülmek, akmak, taşmak, yağdırmak, küfür yağdırmak
|
|
pour out drinks |
- {V} içecekleri doldurmak, içecekleri koymak
|
|
pour out of |
|
|
pour out one's heart |
- {ID} içini dökmek, kâlbini açmak
|
|
pour out one's troubles to smb. |
- {V} derdini açmak, derdini dökmek
|
|
pour upon |
- {V} üstüne dökmek, üstüne boşaltmak
|
|
pour out the vials of one's wrath |
- {ID} öfkesini ortaya dökmek
|
|
lay/spread/pour it on thick |
k. dili 1. fazlasıyla övmek. 2. fazlasıyla eleştirmek, (birinde) fazlasıyla kabahat bulmak. 3. fazlasıyla bahane ileri sürmek. |
|
pour cold water on |
... umudunu söndürmeye çalışmak, ... hevesini kırmaya çalışmak; (olumsuz bir şekilde) eleştirmek, tenkit etmek. |
|
|
|