İngilizce » Türkçe  |
Yukarı  |
practice |
{'præktıs}
- {N} pratik, idman, uygulama, egzersiz, alıştırma, çalışma, ısınma, alışkanlık, hile, yöntem, teknik, usul, deneme, tatbikat, eğitim
- {V} yapmak, etmek, uygulmak, gerçekleştirmek, pratik yapmak, deneyim kazanmak, çalışmak, alıştırma yapmak, alışkanlık haline getirmek, adet edinmek, dolap çevirmek, entrika çevirmek
|
|
|
practice |
f. (bir maharet, yetenek v.b.´ni geliştirmek için) çalışmak, pratik yapmak, egzersiz yapmak: You must practice the piano every day for one hour. Her gün bir saat piyano çalmanız lazım. You must practice a lot. Çok pratik yapmanız lazım. She is practicing her Italian. İtalyancasını ilerletmek için egzersiz yapıyor. 2. spor idman yapmak, antrenman yapmak, egzersiz yapmak. 3. -lik yapmak: He is practicing law. Avukatlık yapıyor. She is practicing medicine. Hekimlik yapıyor. |
|
practice |
i. 1. uygulama, tatbikat. 2. pratik, egzersiz, alıştırma. 3. antrenman, idman; egzersiz, çalışma: soccer practice futbol antrenmanı. 4. tiy., müz. prova: choir practice koro provası. 5. âdet, alışkanlık: It´s now become a common practice. Artık âdet haline geldi. 6. (hekime gelen) hastalar; (avukata gelen) müvekkiller: He´s got a big practice. Çok hastası/müvekkili var. |
|
practice |
İng. practise
i. tatbikat, uygulama; pratik; egzersiz, idman; alışkanlık, itiyat, adet; huk. dava açma usulü; sanat icrası; iş, müşteri çokluğu; çoğ. desise, hile, oyun. Practice makes perfect. Eg- zersiz veya idman yaparak ilerleme kaydedilir. Meşk kemale erdirir. Doctor Brown has a large practice. Doktor Brownın çok hastası var. in practice uygulamada, icraatta, tatbik mevkiinde. make a practice of doing something bir şeyi adet edinmek. out of practice melekesi körlenmiş, çoktan bırakmış. put into practice tatbik mevkiine koymak, uygulamasını yapmak. sharp practices hileli işler, dalavere. target practice atış talimi. the regular practice adet, alışkanlık, itiyat. |
|
practice |
İng. practise
f. fiilen icra etmek, yapmak; çalışmak; uygulamak, tatbik etmek; bir meslekte çalışmak; pratik yapmak, egzersiz yapmak, talim etmek; kendini alıştırmak. Practice what you preach. Davranışlarınız sözlerinize uysun. Verdiğiniz telkini kendiniz tutun. practiced
s. tecrübeli; alışık, talimli; idmanla elde edilmiş. |
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı  |
be in practice |
|
|
in practice |
|
|
put into practice |
- {V} uygulamaya koymak, uygulamak, gerçekleştirmek
|
|
practice a deceit |
|
|
practice makes perfect |
- {PHR} pratik mükemmelleştirir, yapa yapa öğrenilir
|
|
practice on |
- {V} yararlanmak, alışkanlık haline getirmek
|
|
practice upon |
- {V} yararlanmak, alışkanlık haline getirmek
|
|
target practice |
{'tɑ:rgıt,præktıs}
|
|
be in practice |
formda olmak. |
|
be out of practice |
formda olmamak; formdan düşmüş olmak. |
|
be out of practice |
(uzun zamandan beri bir şeyi yapmadığı için) (onu) iyi yapamamak. |
|
general practice |
tıb. pratisyen hekimlik. |
|
in practice |
pratikte, uygulamada. |
|
make a practice of doing s.t. |
bir şeyi âdet edinmek. |
|
practice economy |
tasarruf yapmak. |
|
Practice makes perfect. |
Meşk kemale erdirir. |
|
Practice what you preach! |
Verdiğin nasihatı kendin uygula! |
|
put s.t. into practice |
bir şeyi uygulamak/uygulamaya koymak. |
|
sharp practice |
hileli bir iş. |
|
target practice |
ask. atış talimi. |
|
|
Türkçe » İngilizce İlişkili Sonuçlar |
Yukarı  |
|
|