İngilizce » Türkçe  |
Yukarı  |
season |
{'si:zən}
- {N} sezon, mevsim, zaman, vakit
- {V} tatlandırmak, baharat: baharatını katmak, çeşni katmak, terbiyelemek, kurutmak, alıştırmak, yumuşatmak, olgunlaştırmak, olgunlaşmak, alışmak, kurumak
|
|
|
season |
i.
f. mevsim; süre, müddet, vakit, zaman; uygun zaman; baharat;
f. alıştırmak; alışmak; iyice kurutmak; iyice kurumak; lezzet vermek için baharat katmak; keskinliğini veya sertliğini yumuşatmak. hunting season avlanmanın kısıt lanmadığı müddet. in good season tam zamanında. in season kullanılabilir; bulunur; vaktinde, uygun zamanda; huk. avlanılabilir; çiftleşebilir. in season and out of season daimi, her zaman, vakitli vakitsiz. season ticket abonman kartı veya bileti. |
|
season |
i. 1. mevsim: summer season yaz mevsimi. 2. zaman, mevsim: Cherries are in season now. Şimdi kiraz mevsimi. 3. mevsim, sezon, etkinlik dönemi: tourist season turizm sezonu.
f. 1. baharat katmak; çeşnilendirmek. 2. alıştırmak; alışmak. |
|
season |
i.
f. mevsim; süre, müddet, vakit, zaman; uygun zaman; baharat;
f. alıştırmak; alışmak; iyice kurutmak; iyice kurumak; lezzet vermek için baharat katmak; keskinliğini veya sertliğini yumuşatmak. hunting season avlanmanın kısıt lanmadığı müddet. in good season tam zamanında. in season kullanılabilir; bulunur; vaktinde, uygun zamanda; huk. avlanılabilir; çiftleşebilir. in season and out of season daimi, her zaman, vakitli vakitsiz. season ticket abonman kartı veya bileti. |
|
season |
i. 1. mevsim: summer season yaz mevsimi. 2. zaman, mevsim: Cherries are in season now. Şimdi kiraz mevsimi. 3. mevsim, sezon, etkinlik dönemi: tourist season turizm sezonu.
f. 1. baharat katmak; çeşnilendirmek. 2. alıştırmak; alışmak. |
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı  |
after-season |
|
|
close season |
- {N} kapalı sezon, avlanma yasağı dönemi
|
|
fence season |
|
|
high season |
- {N} yüksek sezon, işin en yoğun olduğu dönem
|
|
hunting season |
{'hʌntıŋ,si:zən}
- {N} av sezonu, av mevsimi
|
|
mating season |
|
|
off season |
{,ɒf'si:zən}
- {N} ölü sezon, durgun sezon
|
|
outdoor season |
- {N} açık hava sporları sezonu
|
|
out-of-season |
{,aʋtəv'si:zən}
|
|
pairing season |
|
|
peak season |
|
|
a word in season |
|
|
in due season |
- {ADV} zamanı gelince, sırası gelince, uygun bir zamanda, müsait bir zamanda
|
|
season ticket |
|
|
be out of season |
-in mevsimi bitmiş olmak. |
|
closed season |
avlanmanın yasak olduğu mevsim. |
|
compliments of the season |
İng. tebrikler. |
|
hunt out of season |
av mevsimi dışında avlanmak. |
|
hunting season |
av mevsimi. |
|
in good season |
tam zamanında. |
|
|
|