İngilizce » Türkçe  |
Yukarı  |
side |
{saıd}
- {A} yan, yandaki, yanındaki, ikincil, ikinci derecede
- {N} yan, taraf, kenar, kıyı, böğür, bölüm, taraftar, takım [Brit.], hava, çalım
- {V} taraf tutmak, aynı tarafta olmak
|
|
|
side |
i.
s. yan; taraf; kenar; cihet; etek (dağ); taraftarlar, fırka; den. kenar, yan, yan taraf; ing., (argo). yüksekten atıp tutma; bilardoda bilyeye vurmak suretiyle hasıl olan dönerek gitme kuvveti;
s. yan, yanda veya yandan olan; ikincil, ikinci derecede olan. side arms kılıç veya tabanca gibi yana takılan silâhlar. side by side yan yana. side effect yan tesir. side show asıl temsil veya programa ilâve olarak gösterilen oyun. side street yan sokak, tali yol. side stroke spor. yan kulaç. side table servis masası. on the side (argo). fazladan, ayrıca, bundan başka. split ones sides gülmekten katılmak. take sides taraf tutmak. |
|
side |
f. gen. with ile taraf tutmak, desteklemek. |
|
side |
f. 1. against -e karşı olmak. 2. with -in tarafını tutmak. |
|
side |
i. 1. yan, taraf: Which side of the box has a label on it? Kutunun hangi tarafı etiketli? The house was on the side of a hill. Ev bir tepenin yamacındaydı. We entered the building from the side. Binaya yan tarafından girdik. On the right side of the street you´ll see a grocery store. Sokağın sağ kolunda bir bakkal göreceksin. One side of the sheet was blank. Sayfanın bir yüzü boştu. Look at the matter from all sides. Meseleye her yönden bak. Only the front side of the building has been restored. Yalnız binanın ön cephesi restore edildi. I´ve got a pain in my right side. Sağ yanımda bir ağrı var. He´s Turkish on his father´s side. Baba tarafından Türktür. 2. den. borda. 3. kenar: He was standing by the side of the road. Yolun kenarında duruyordu. 4. taraf: Which side are you for? Hangi tarafı tutuyorsun? 5. İng., spor takım. 6. İng., k. dili kibir, kurum, hava.
s. 1. yan, ikinci derecede olan, ikincil: side issue ikincil mesele. 2. bir yanda bulunan, yan: side door yan kapı. |
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı  |
get out af the bed on the wrong side |
- {ID} ters tarafından kalkmak, aksiliği üstünde olmak
|
|
the other side of the coin |
- {N} madalyonun öteki yüzü
|
|
debit side |
{'debıt,saıd}
|
|
on the distaff side |
|
|
distaff side |
- {N} ana tarafı, kadın kısmı (aile)
|
|
East Side |
- {NPR} Manhattan'ın doğusunda kalan bölge
|
|
Are there any side effects associated with this medicine? |
- {PHR} etki: Bu ilacın herhangi bir yan etkisi var mı?
|
|
flip side |
- {N} plağın ikinci ve daha önemsiz kısmı
|
|
on the further side of |
|
|
this side of Jordan |
|
|
lee side |
- {N} rüzgâraltı taraf, rüzgâr almayan taraf
|
|
left-hand side |
|
|
on the left-hand side |
|
|
side mirror |
- {N} ayna: yan aynası [aut.]
|
|
on the opposite side |
|
|
Please part my hair on the left side. |
- {PHR} ayırmak: Saçımı sol tarafa ayırın, lütfen.
|
|
range oneself on the side of |
- {V} tarafına geçmek, yanında yeralmak
|
|
reverse side |
|
|
right-hand side |
|
|
right side |
|
|
|
|