• sözlük
  • dictionary
  • wörterbuch
  • çeviri
Genel Arama
Çeviri
Eski Arayüz
Web Arama
KELİME
     

Google Translate
KELİME
     
Dil Seçimi
»
|

İngilizce » Türkçe Yukarı
small Dinle! {smɔ:l}
  • {A} küçük, mini, ufak, minik, az, ufak tefek, küçücük, ufacık, basit, sıradan, önemsiz, fakir, zayıf, hafif, mütevazi
  • {N} arka, dar kısım
small s.

i.

z. ufak, ufacık, küçük, mini mini; önemsiz; ahlakça zayıf olan, alçak, soysuz; ince, hafif; kuvvetsiz; adi; az, cuzi;

i. ufak şey; az miktar; bir şeyin ince yeri;

z. hafif hafif, yavaşça; önemsizce. small arms tabanca gibi ufak silahlar, el silahları. small beer hafif bira; İng. ehemmiyetsiz iş veya kimse. small change bozuk para. small craft küçük gemiler. small fry ufak balıklar; önemsiz kimse veya şeyler; küçük çocuklar. small hours gece yarısından sonraki saatler. small letter küçük harf. small of the back sırtın en dar kısmı. small potatoes A.B.D., (argo) önemsiz kimse veya şey. small talk önemsiz sohbet. small time A.B.D., (argo) önemsiz, ikinci derecede. feel small mahcup olmak. in a small way gösterişsiz şekilde; azıcık. in small numbers azar azar. smallish

s. ufakça. smallness

i. ufaklık.
small s.
1. küçük; ufak.
2. cömertlikten yoksun, yalnızca kendi çıkarlarını düşünen, çok bencil.
Small Küçük
small small smôl Sıfat * küçük; ufak. * cömertlikten yoksun, yalnızca kendi çıkarlarını düşünen, çok bencil. İsim ·[bakınız] "smalls"

İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar Yukarı
small beer
  • {ID} önemsiz kimse, değersiz şey, önemsiz şey, önemsiz sözler
  • {N} bira: hafif bira
think no small beer of oneself
  • {ID} kendini dev aynasında görmek, kendini bir şey sanmak
I want small bills, please.
  • {PHR} rica: Küçük para rica ediyorum lütfen.
small drum
  • {N} dümbelek
small forest
  • {N} koru
I'd like a game for a small child.
  • {PHR} oyun: Küçük çocuk için oyun arıyorum.
Could you include some small change too?
  • {PHR} bozuk: Biraz bozuk para da verebilir misiniz?
small intestine
  • {N} ince bağırsak
I'm looking for a small piece of jewelry.
  • {PHR} mücevher: Küçük mücevher bakıyorum.
small lake
  • {N} gölcük
small potatoes
  • {N} ıvır zıvır, ufak tefek şey
think oneself no small potatoes
  • {ID} kendini beğenmek, kendini kafdağında görmek, küçük dağları ben yarattım demek
This room is too small.
  • {PHR} oda: Bu oda çok küçük.
small shot
  • {N} saçma, av kurşunu, saçma tanesi
be a small eater
  • {V} boğazlı olmamak, az yemek
become small
  • {V} küçülmek
feel small
  • {V} küçük düşmek, mahçup olmak, utanmak
I prefer a small car.
  • {PHR} küçük: Küçük bir araba tercih ederim.
look small
  • {V} küçük düşmek, utanmak
make smb. feel small
  • {V} küçük düşürmek, mahçup etmek, utandırmak

Türkçe » İngilizce İlişkili Sonuçlar Yukarı
bkz. Small Computer System Interface SCSI