İngilizce » Türkçe  |
Yukarı  |
strain |
{streın}
- {N} zorlanma, germe, burkma, zorluk, zor, basınç, zorlama, burkulma, incinme, gerilme, gerginlik, yük, makam, melodi, hava, anlatım, anlam, özellik, soy, ırk, nesil, tür, karakter, yapı, belirti
- {V} germek, kasmak, zorlamak, burkmak, incitmek, yormak, çarpıtmak, saptırmak, süzmek
|
|
|
strain |
i. nesil, soy, silsile, aile; hayvanlarda soy; bahç. ıslah edilmiş bitki cinsi; ırk veya millet özelliği; eser, iz; cüzt şey; ifade, tarz, usul; mizaç; nağme, makam; şiir parçası, şarkı. |
|
strain |
f.
i. fazla gayret etmek; fazla germek, zorlamak, zorlayarak incitmek; burkmak, burkulmak; süzgeçten geçirmek, süzmek; zorlayarak eğmek veya şeklini bozmak; kendini zorlamak, çok uğraşmak; bağrına basmak; kucaklamak;
i. germe, gerilme, zora gelme; aşırı zihni veya duygusal gerginlik; burkulup incinme; mak. şeklen bozulma. strain after an effect iyi tesir bırakmak için kendini lüzumundan fazla yormak. strain a point özel muamele yapmak. strain at çok uğraşmak; vicdanen çekinmek. strain the meaning kendi çıkarına göre yorumlamak. |
|
strain |
i. 1. (bitki için) tür; (hayvan için) cins, soy. 2. müz. ses; nağme. 3. özellik; irsi özellik. 4. tarz. |
|
strain |
f. 1. kendini zorlamak; (kaslar) gerilerek zorlanmak; ıkınmak. 2. (kası) zorlayarak incitmek. 3. (bir şey yapmaya) kendini zorlamak/çok gayret etmek: She strained to reach the high notes. Tiz notaları söylemek için sesini zorladı. They strained to hear what was being said. Söylenenleri duymak için çok gayret ettiler. 4. -i süzgeçten geçirmek, süzmek. |
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı  |
strain a gnat |
- {ID} kılı kırk yarmak, mesele yapmak, titizlenmek
|
|
strain at the leash |
- {ID} kurtulmaya çalışmak, sabırsızlanmak
|
|
strain every nerves |
- {V} tüm gücüyle çabalamak
|
|
stand the strain |
- {V} baskıya dayanmak, zorlamaya dayanmak
|
|
I have a strain. |
- {PHR} burkulma: Burkulma var.
|
|
strain after |
- {V} çalışmak: için çalışmak, gayret etmek
|
|
strain at |
- {V} gayret etmek, çabalamak
|
|
strain off |
|
|
strain out |
|
|
strain smb. to one's breast |
- {V} göğsüne bastırmak, kucaklamak
|
|
strain at a gnat and swallow a camel |
k. dili oldukça küçük bir yanlış/hata/kusur üzerinde durup çok daha önemli bir yanlışa/hataya/kusura itiraz etmemek. |
|
strain at a gnat and swallow a camel |
önemsiz bir şeyi mesele yapıp önemli bir şeye hiç aldırmamak; ufak bir kabahati mesele yapıp büyük bir yanlışa aldırmamak. |
|
strain every nerve |
elinden geleni yapmak, büyük bir çaba göstermek. |
|
strain one´s ears |
duymaya/dinlemeye çalışmak. |
|
strain one´s eyes |
gözlerine zarar vermek. |
|
strain s.t. out of |
(bir sıvıyı) süzgeçten geçirip ondan bir şey çıkarmak: I´ll strain them out. Onları süzme yoluyla çıkaracağım. |
|
strain at a gnat and swallow a came |
* önemsiz bir şeyi mesele yapıp önemli bir şeye hiç aldırmamak; ufak bir kabahati mesele yapıp büyük bir
yanlışa aldırmamak. |
|
strain every nerve |
* elinden geleni yapmak, büyük bir çaba göstermek. |
|
strain one's ears |
* duymaya/dinlemeye çalışmak. |
|
strain one's eyes |
* gözlerine zarar vermek. |
|
|
|