İngilizce » Türkçe  |
Yukarı  |
tickle |
{'tıkəl}
- {N} gıdıklanma, gıdık alma
- {V} gıdıklamak, gıdıklanmak, eğlendirmek, güldürmek
|
|
|
tickle |
f.
i. gıcıklamak, gıdıklamak; k.dili. eğlendirmek, memnun etmek; hafif hafif dokunmak; gıdıklanmak;
i. gıdıklama, gıdıklanma. tickle ones fancy hoşuna gitmek. tickle the palm of rüşvet vermek. tickle grass çayırgüzeli, bot. Eragrostis major. |
|
tickle |
f. gıdıklamak: She tickled the baby´s feet. Bebeğin ayaklarını gıdıkladı. That feather tickles. O tüy beni gıdıklıyor. |
|
tickle |
tick.le
tîk'ıl
Fiil
* gıdıklamak. |
|
tickle |
gıcıklamak, gıdıklamak; (k. dili) eğlendirmek, mem |
|
|
İngilizce » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı  |
tickle the ivories |
- {V} piyano çalmak, piyanoyu tıngırdatmak
|
|
tickle a trout |
- {V} eli ile alabalık tutmak
|
|
tickle one's fancy |
- {V} garip bir şekilde hoşuna gitmek
|
|
tickle up |
- {V} heyecanlandırmak, teşvik etmek
|
|
give one a tickle in one´s throat |
-e gıcık vermek, -i gıcıklamak. |
|
give s.o. a tickle |
birini gıdıklamak. |
|
have a tickle in one´s throat |
(birinin) boğazı gıcıklanmak, gıcık duymak. |
|
have a tickle in one's throat |
* (birinin) boğazı gıcıklanmak. |
|
tickle a trout |
eli ile alabalık tutmak |
f. |
tickle one's fancy |
garip bir şekilde hoşuna gitmek |
|
tickle the ivories |
piyano çalmak, piyanoyu tıngırdatmak |
f. |
tickle up |
heyecanlandırmak, teşvik etmek |
f. |
|
|