Osmanlıca » Türkçe |
Yukarı |
HABER |
Hâriçten insanın fikrine intikal eden ilim. * Yeni havadis. Ağızdan ağıza nakledilen söz. * Peyam. Peygam.
Nebe'. İlim ve malumat. Bilgi. * Hadis, Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm'ın sözü. * Edb: Hâdiseyi bildiren
fiil veya cümle. * Gr: Müsned. Mübtedanın mukabili. Bir isme yakıştırılan sıfat. Allah büyüktür cümlesinde:
Allah, mübteda; büyüktür, onun haberidir. Bu, mübteda ise beraber tam bir cümle teşkil eden; merfu' bir isim,
fiil veya cümle olabilir. (Bak: Müsned) |
|
|
HABER |
Berelenme, yaralanma. Çürüme. |
|
|
Osmanlıca » Türkçe İlişkili Sonuçlar |
Yukarı |
BÂ-HABER |
Haberi olan, haberli. * Zeki, akıllı. * İhtiyatlı, tedbirli. |
|
BÎ-HABER |
f. Habersiz, bilgisiz. |
|
HABER-İ KÂZİB |
Yalan haber. |
|
HABER-İ MEŞHUR |
Bidayette râvisi mahdut iken sonraki devirlerde, yalan üzere ittifakları muhal olan bir cemaat tarafından
nakledilegelen makbul hadistir. (Ist. Fık.K.) |
|
HABER-İ MÜTEVATİR |
Birçok kimselerin çokları vasıtası ile rivâyet ettikleri hadis. |
|
HABER-İ SÂDIK |
Doğru haber. Hz. Peygamber'in (A.S.M.) sözü. Hadis. |
|
HABER-İ VÂHİD |
Bir sahabeden, bir kişiden veya bir koldan gelen sahih hadis. (Bak: Mütevatir) |
|
|
|